“Çare
vudzirat ham çkuni derdis
Çkun Lazepe, Lazi voret
Çkar mitiş kyole va voret”
Çkun Lazepe, Lazi voret
Çkar mitiş kyole va voret”
İskender Tzitaşi
“... Ve çok uzak
çok uzaklardaki İstanbul limanında
gecenin bu geç vakitlerinde
kaçak silâh ve asker ceketi yükleyen Laz t a k a l a r ı
hürriyet ve ümit
su ve rüzgârdılar...”
Nazım Hikmet
ÖN AÇIKLAMA
23 Nisan 1920’nin yıldönümü olan böylesi anlamlı bir
günde, burada sizlerle olmaktan son derece mutluyum. Burada bulunan bütün
misafirlerimize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Teşekkür ederim. Hoş geldiniz.
Sunumuma geçmeden önce
içinizden iki kişiye, Demir (Akın) Bey’e ve Şevket (Çorbacıoğlu) Bey’e
teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Çünkü onlar bugünkü toplantımızın mimarları. Bir
diğer dostum Yusuf (Bulut) Bey’e de selâmlarımı iletiyorum. Kendisi de bana bu
çalışmamda moral destek verdi. Asker Arkadaşım Ahmet Tümer de burada. 30 yıl
sonra onu da dostluğu için selâmlıyorum.
Toplantımız, eğer her şey
yolunda giderse, üç bölümden oluşacak.
İlk bölümde Lazların tarihine ilişkin bir sunum yapacağım. Takdir edersiniz ki,
kimi kaynaklara göre, 5000 yıllık bir geçmişi olan bir milleti değil bir
saatlik oturumda, yüzlerce oturumda bir kişinin anlatması mümkün değil. Bu
sebeple, tarihteki bazı olay ve kişiler üzerinden sizlere bilgi vermeye
çalışacağım. Bunu kronolojik bir sıra ile yapmaya gayret göstereceğim. Hiç
kuşkusuz, Lazların tarihsel olarak yaşadıkları coğrafyaya de Laz diline de
kısaca değineceğim. Doğrusunu isterseniz, hazırlıklı geldim, ancak yine de bana
tavrınız ve sorularınız yol gösterecek.
Eğer bu konuşma metnime ve
kaynak eserlere ulaşmak isteyenler olursa, benimle bağlantı kurabilirler. Yazışma
adresim şöyle: aksamaz@gmail.com
Bu sunumumda herkesin doğrudan
kolaylıkla ulaşabileceği kaynaklara dayanarak aktarmalarda bulunacağım.
Bir de
uyarıda bulunmak istiyorum: Bazı coğrafî terimler bugünkü kapsadıkları anlam
ile algılanmamalı. Aynı şekilde Laz denildiğinde bunun hem Lazı ve Megreli
kapsadığını da bilmeliyiz. Aynı şekilde Egrisi denildiğinde Lazika anlaşılmalı.Yanlız
bu sunum için söylemiyorum, tabi.
İlk kitabım 1997 yılında
“Kafkasyadan Karadenize Lazların Tarihsel Yolculuğu” adıyla İstanbul’da
Çiviyazıları Yayınevinden yayımlanmıştı. 20 yıl oluyor. Bu adı kitabımı
yayımlayan Özcan (Sapan) Bey vermişti. Her
geçen gün yeni kaynak ve dolayısıyla da bilgilere ulaştım. Hatta bu sunumuma
hazırlanırken bile ilk defa ulaştığım kaynaklar oldu. Dolayısıyla buradaki
sunumumda bazı yeni bilgileri de kısaca sizinle paylaşacağım.
Yalnızca bu
çalışmayı yaparken değil, bundan çok önce de tespit ettiğim önemli bir bilgiyi
sizlerle şimdiden paylaşmak isterim. Bu önemli bir tespit: Lazlar, vatansever insanlar.
Bazları bu vatanseverliklerini pek bilinmez. Bunun çok çeşitli sebepleri
vardır. Şimdi bu sebeplere girmek istemiyorum. Lazların ne kadar vatansever
olduklarını, ne yazık ki yerli kaynaklar değil ancak yabancı kaynaklar
aktarıyor.
1828- 1829 Osmanlı-Rus
Savaşlarında olsun, 93 Harbi diye bilinen 1877- 1878 Osmanlı Rus Savaşlarında
olsun, Osmanlı Devletinin katıldığı bütün savaş ve cephelerde olsun Lazların
vatanseverliklerinden düşman kaynakları bile bahseder. En son olarak Kurtuluş
Savaşında, Lazlar vatanseverlikler
göstermiştir. Türk Dilinin Büyük Şairlerinden Nazım Hikmet, “Arhaveli İsmail”in
şahsında Lazların, Kurtuluş Savaşına katkılarını onurlandırmıştır. Hatta
Mustafa Kemal Paşa, 1 Mayıs 1920 tarihinde Birinci Mecliste yaptığı
konuşmasında Lazların da adını anarak Kurtuluş Savaşının yalnızca Türklerin,
Kürtlerin ve Çerkeslerin hak ve hukuklarını savunmak için değil Lazların da,
diğerlerinin de hak ve hukuklarını
savunmak için yapıldığına dikkat çekmiştir.
Yalnızca Kurtuluş Savaşında
değil Cumhuriyetin kuruluşunda ve kökleşmesinde de Laz aydınları çaba
harcamışlar ve fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Siyaset, kültür, sanat, ticaret,
basın, hayatın her alanında Laz aydınları katkı sunmuşlar ve ortak vatan
duygusuna var güçleriyle destek olmuşlardır.
Özetle, Lazlar; vatansever
ve çağdaşlaşmadan, kardeşleşmeden ve Türkiyenin birlik ve bütünlüğünden yana
demokrat ruhlu insanlardır. Doğaya bağlılıkları ve doğaya sahip çıkmaları da bu
ruhlarının bir dışa vurumudur. Laz aydınlarını son 25 yıldır, kapitalizmin
törpülediği anadilleri olan Lazcaya sahip çıkma gayretleri de bu demokrat
ruhlarının bir başka şekilde dışa vurumundan başka bir şey değildir.
GİRİŞ/
TAKSİMDE SOKAK RÖPORTAJI VE “FESLİ DELİ KADİR”
Asabi Gazetesinde 20.12.1997 tarihinde çıkan bir fıkra
ile başlamak istiyorum:
“Garson:
- Burası canlı beyin lokantası. Her türlü
beyin var efendim! En pahalısı da Laz beyni!
Müşteri:
- Aa! Neden o?
Garson:
-İki Laz kesiyorsun, bir beyin çıkıyor!”
Lazların bu
sözüm ona fıkradaki gibi olmadıklarını hem tarih hem de gerçekler ispatlıyor.
Bu konuda Rahmetli Av. Şehzat Bey (Ayartepe), “Lazların Tarihçesi”, başlıklı
makalesiyle “Karadeniz Haber” adlı gazetede cevap veriyordu (1. 12. 1976)
İstanbul’da yapılan bir
sokak röportajı güzel bir başlangıç olacak. Facebook’taki “Lazuri Academy” adlı sayfada gördüm. Mücahit Bey (Öztürk), daha doğrusu Laz
Enstitüsü Genel Başkanı İsmail (Avcı) Bey’in bir öğrencisi, çok güzel bir
çalışma yapmış. Eline mikrofonu almış. İnsanlara soruyor. Bir arkadaşı da
kameraya çekmiş. Tavsiye ederim sizler de izleyin. Konumuzla ilgili sorular. Bilgi
Üniversitesinde öğrenci olan Mücahit Bey sorular soruyor: “Laz deyince aklınıza
ne geliyor?”, “Lazlar nerede yaşar?”, “Lazca bir dil mi şive mi?”, “Lazları
tarif edebilir misiniz?”
Mücahit ( Öztürk) Bey’in
sorularına hiç kimse doğru cevabı veremiyor.
Hakan Coşkun, Hürriyet
Gazetesinde 20 Ağustos 2015 tarihinde yazdığı makalesinde “Fesli Deli Kadir”
dediği Kadir Mısıroğlu, Youtube’e
“Lazlar Türk Mü? Değil Mi? Başlıklı bir videoda Lazların seceresini aklınca
çıkartıveriyor: “Lazlar, Lezgiden bozmadır!” Hatırlayacaksınız aynı Kadir
Mısıroğlu, Shakespeare’in aslında “Şeykh Pir” olduğunu da ilân eden kişidir.
MHP lideri Devlet Bahçeli’den bile tepki gördü.
Kendi çapında Cumhuriyetin kimi
kazanımlarıyla da bir hesaplaşmaya girmiş olan Kadir Mısıroğlu, birçok konuda
olduğu gibi Lazlar konusunda da yanlış bilgi veriyor. Bunu bu konudaki
bilgisizliğinden mi yoksa saptırma maksadıyla mı yapıyor, bunu bilemiyorum.
Osmanlıca kaynaklara sıklıkla başvurmayı bir alışkanlık haline getirmiş olan
Kadir Mısırlıoğlu’nun Şemseddin Sami’nin “Kamus- ul alam” adlı ünlü eserini
görmezlikten geldiğine de dikkat çekmekle yetiniyorum.
KISACA
LAZLAR VE LAZCA
Lazların tarihsel ve toplu olarak yaşadıkları coğrafyaya
bir göz atacak olursak: Lazlar; günümüzde Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcüstan
Cumhuriyeti sınırları içinde kalan Doğu Karadeniz ve Güney Batı Kafkasya
coğrafyasının en eski ve yerli halklarındandır. Lazlar; Megreller, Gürcüler,
Svanlar ile akrabadır. Lazların en yakın
akrabaları olan Megreller (‘Hıristiyan Lazlar’) günümüzde Gürcüstan, Abkhazya
ve Rusya Federasyonu’nda yaşamaktadır. Çok az sayıda da olsa Müslüman Laz
Abkhazya’da ve Rusya Federasyonu’nda yaşamaktadır. Türkiye Lazları
Müslüman, Gürcüstan Lazlarının çoğu
Ortodoks Hıristiyandır. Abkhazya Lazlarının çoğu ise Müslümandır. Lazların en
yakın akrabaları olan Megreller Ortodoks Hıristiyandır. Günümüz Laz ve
Megrelleri eski Kolkhların torunları olarak da anılmaktadır.
Lazca, Güney Batı Kafkasya Dil Ailesi içinde yer alır. Bu
dil ailesi içinde Lazcanın yanı sıra Megrelce, Gürcüce ve Svanca da yer
almaktadır. Bu diller aynı dil ailesinde yer almasına rağmen, yalnızca Lazca ve
Megrelce konuşanlar arasında karşılıklı birbirlerini anlama söz konusudur.
Günümüzde Lazca ve Megrelce, eski Kolkh Dilinin günümüzdeki temsilcileri olarak
da anılmaktadır.
Laz aydını Hopalı Faik Efendinin, 19. Yüzyılın 70’li
yıllarında Arap Alfabesi üzerinden bir Laz Alfabesini Osmanlı Devleti sınırları
içinde oluşturduğu ve Lazcayı yazılı bir dil haline getirme çabaları içinde bulunduğu
bilinmektedir.
ŞİMDİLİK ULAŞILABİLEN KAYNAKLARDA LAZLAR-
MEGRELLER
Tarih’in
Babası diye anılan Heredot’un tarih kitabı da Kolkhlar ve onların akrabaları
hakkında bilgi aktarmaktadır. Ayrıca M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış olan Rodoslu
Apollonius, “Argo” adlı eserinde
Lazların ve Megrellerin ortak ataları olan Kolkhların vatanı olan Kolkheti ve
Kolkhların yaşamları hakkında da bilgi vermektedir. Argonotlar, yani “Argo”
adlı geminin mürettebatı Kolkheti’ye giderler. Amaçları “Altın Post”u, yani
Lazcasıyla “Orkoşi Tkebi”, ele geçirmek için giderler. “Altın Post” burada bir
semboldür. Amaç Kolkheti’ye yönetimleri altına almaktır.
Homeros da “Odyssesia” adlı eserinde
Kolkheti’yi kral Ayetes’in ülkesi diye anmaktadır.
Gürcüstan’da yapılan bilimsel çalışma ve kazılar
Kolkheti’nin de içinde olduğu bölgenin “Taş Devri”nden beri insanların yaşam
alanı olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Nitekim Meleni Sarpi, yani Acaristan,
Gürcüstan Sarpi Köyünde bir “Laz Etnografya Müzesi bulunmaktadır. Bu müzede
insanlığın ilk döneminden bu yana kullandığı aletler ve diğer eşyalar ya
buluntu ya da yeniden üretim olarak sergilenmektedir. Hem Meleni Sarpi
Müzesinde ve hem de Arhavi’nin Kamparna/ Dikyamaç Köyü Müzesinde sergilenen
eserler Lazların geçmişteki sosyal yaşamları hakkında geniş bilgiler
vermektedir.
Ayrıca; Hıristiyan Lazların yaşadığı Gürcüstan’ın
Samargalo/ Samegrelo bölgesindeki çeşitli yerlerde günümüzde de süren
arkeolojik kazılarla Laz ve Megrellerin ataları Kolkhlara ait buluntulara
rastlanmaktadır.
Amasyalı Strabon ve Bizanslı Saidas da Kolkheti’nin
zengin altın reservlerine dikkat çekmektedir.
Lazlardan “Laz” adıyla ilk kez bahseden bugün
ulaşıbildiğimiz kaynaklara göre 1. Yüzyıl tarihçisi Plinius olmuştur.
Arrianus, Ptolemeus, Priskos, Belisarius, Prokopius,
Agathias, Menandros, Theophanes gibi birçok yazar Lazlardan, Lazların komşuları
ve Roma/ Bizans ve Pers devletleriyle olan ilişkilerinden bahsetmektedir.
LAZLAR; PAGANLIK, HIRISTİYANLIK VE MÜSLÜMANLIK
1461 yılında Osmanlıların Trabzon krallığını ele
geçirmeleriyle birlikte Trabzon’un doğusundaki Lazlar da bundan etkilendi. Önceden
Pagan/ Şaman, sonra Hıristiyan olan Lazların da Müslümanlaşma süreci başlamış
oldu. Bu konuda çeşitli iddialar bulunmaktadır. Müslümanlaşma süreci kimi
kaynak ve aktarımlara göre kanlı olmuştur. Kimi kaynaklar ise, Müslümanlaşmanın
süreç içinde gerçekleştiği belirtilmektedir. Birçok önemli eseri bizlere
kazandırmış olan araştırmacı- yazar İrfan (Çağatay) Bey’in “Lazoba” adlı internet
blogunda yazdığı makalesi bu konuda önemli veriler içermektedir.
Kuşkusuz yeni çıkan bilgiler ışığında Lazların Hıristiyan
geçmişlerine ilişkin yeni verilere de ulaşılacaktır.
Lazuri Teksebi adını taşıyan kitaba göre; 12 Mayıs
Gürcistan Kilisesi tarafından “Laz Azizler Günü” olarak kabul edilmiş ve bir de
ikon hazırlanmıştır. Bugün, 18. Yüzyılda başları kesilen 300 Laz’a adanmış
bulunmaktadır. Lazlar, 331 yılında Hıristayan olmuşlar.
Ben de Gürcüstan’da duyduğum bir cümleyi aktarıp bahsi
kapatmak isterim: “Gyurcepek fermaniten goyktes Kristiayanobaşen hama Lazepek
kiliçiten goyktes kristiyanobaşen.”
OSMANLI DEVLETİNİN İDARÎ BİR BİRİMİ
OLARAK LAZİSTAN SANCAĞI
1204'te kurulan ve 1461'e kadar
yaşayan Lazia Teması, bölgenin Osmanlı yönetimine girmesinden sonra da değişik
bir adla devam etti. 1519'da Trabzon, Batum'un da dahil edilmesiyle ayrı bir
eyalet haline getirildi. Bu bölgeyi 1640'ta dolaşmış olan Evliya Çelebi, eyaletin
beş sancağı bulunduğunu yazar: Canik, Trabzon, Gönye (Gonio), Aşağı Batum ve
Yukarı Batum. Lazistan Sancağı'nın merkezi Gönye idi. Kazaları ise, Atina,
Sumla, Viçe ve Arhavi idi. Koch, 15 Laz derebeyliği sayar: Atina (Pazar, iki),
Bulep, Arteşin, Viçe, Kapiste, Arhavi, Kisse, Hopa, Makrial, Gonio, Batum,
Maradit, Perlevan ve Çat derebeylikleri.
Acara bölgesi... Aşağı Guria ile
birlikte 1851'de, yeni kurulmuş olan Lazistan sancağına bağlandı.1877-1878 (93)
Osmanlı-Rus Harbi sonucu, Batum'un Rusların eline geçmesiyle birlikte, Lazistan
Sancağı'nın merkezi Rize'ye taşındı.
Müslüman Lazlar Osmanlı Devletine her zaman sadakat
gösterirler. Müslüman Lazların yaşadıkları ülkeye olan bağlılıkları ve vatan
savunmasındaki vatanseverlikleri tamdır. Oluşturdukları gönüllü teşkilâtlarla
Çarlık ordularına gerilla savaşı ile karşı koydular. Ancak Osmanlı Devletinin, Çarlık Rusyası
karşısındaki her yenilgisi, Müslüman Lazları kitlesel göçlerle yüz yüze
bıraktı. 1828- 1829 Osmanlı- Rus Savaşından başlamak üzere, 1877- 1878 Osmanlı-
Rus Savaşları sırasında ve Birinci Dünya Savaşı sırası ve sonrasında da
Müslüman Lazların Osmanlı Devleti topraklarına kitlesel olarak göç etmek
zorunda kaldıklarını biliyoruz. Bu göçlerin sebepleri dinî idi. Büyük
Britanya’nın Batum Konsolosu 1878- 1882 arasında yöreden 80.000 Müslüman Lazın
göç ettiğini yazmaktadır.
Batum’un savaş tazminatı
olarak Çarlık Rusyasına verilmesine karşı çıkan Müslüman Gürcü ve Lazların o dönem
Osmanlı Devletinin müttefiği olan Büyük Britanya nezdinde girişimlerde
bulunurlar. Batum’un Çarlık Rusyasına verilmesi karşısında Müslüman Lazların
tavrını Ahmet Tevfik de dile getiriyor.
İZ
KIRAKAN ÖNCÜ LAZLAR
Lazlardan uluslararası üne sahip birçok yazar, çizer,
sanatçı, işadamı, işçi önderi, siyaset ve devlet adamı çıkmıştır. Bunların
adlarını muhakkak biliyorsunuzdur. Bunlar içinden beş tanesi üzerinde durmak
istiyorum. Bu insanlar yalnızca yaşadıkları ülkeye, Osmanlı Devleti ve Türkiye
Cumhuriyeti ve insanlık için değil, Laz Kimliğinin yaşaması ve emek mücadelesi
için de önemli katkılar sunmuşlardır: Hopalı Faik Efendi, İskender Tzitaşi, Ahmet
Tevfik Yücesoy Topçişi Osmani ve Safiye Topçuoğlu’dur. Eğer bu kişiler hakkında
sorular olursa, bildiğim kadarıyla bilgi vermeye çalışabilirim.
HOPALI
FAİK EFENDİ
Bilim adamı Niko Marr, 1910 yılında
Osmanlı Lazistanı’na dilbilim çalışmaları için gittiğinde, kendisiyle tanışan
Laz aydınları ısrarla ihtiyaç duyduklarının Laz Dili Grameri olduğunu, böyle
bir çalışmayı yabancı dilde de olsa Türkçeye çevirerek yararlanabileceklerini
belirtmişlerdir.
Niko
Marr, alan çalışması sırasında Faik Efendi adında, bir Laz aydınıyla
tanıştığını, Faik Efendi’nin Sultan Abdülhamid döneminde Lazca Alfabe
oluşturmak için girişimlerde bulunduğunu, bu çabalarının yönetim tarafından hoş
karşılanmadığını, Faik Efendi’nin tutuklanarak zindana atıldığını ve dokümanlarının
ateşe verildiğini yazar.
Lazların bu
dönemdeki kimlik mücadelelerine ilişkin olarak Rahmetli Cumhur bey de (Odabaşoğlu) bilgiler
vermektedir: İstanbul’da yayımlandığı söylenen Tuta do Muruntsxi (=Ay ve
Yıldız) ve “Lazım” isimli dergiler ise henüz nüshalarına ulaşılamayan
yayınlardan.
Şu
an itibarıyla Hopalı Faik Efendi ve arkadaşları hakkında fazlaca bir bilgiye
sahip değiliz. Ancak her an sürpriz bir çalışma ortaya çıkabilir. İrfan Bey’in
bu konulara kafa yorduğunu biliyorum.
İSKENDER TZİTAŞİ
İskender
Tzitaşi’ye ilişkin bilgilerimiz Hopalı Faik Efendi’ye ilişkin bilgilerimizden
daha fazla. İrfan Bey’in ortaya çıkardığı ve kitap olarak da Laz Kültür Derneği
tarafından yayımlanan çalışma, İskender Tzitaşi hakkında daha doğru bilgilere
sahip olmamıza katkı sağlamıştır. İskender Tzitaşi, Sovyetler Birliği Lazları
halk önderidir. (1904- 22 Haziran 1938)
TOPÇİŞİ OSMANİ
Osman Topçuoğlu, Pazar’ın
Elmalı köyünden çalışmak üzere Çarlık Rusya’sına giden, ekmek fırını usta
pişiricisi ve hamurkârlarından Ali ustanın üç çocuğundan ilkidir. Stavropol’da
doğdu. Yatılı okulda okudu. Piyoner ve komsomol oldu. Osman Topçuoğlu, Rusya’daki
eski esir Osmanlı tebaası Müslüman askerler arasında faaliyet gösteren Bolşevik
kadrolardandı. 14 Temmuz 1919'da ilk TKF kurucu komitesi oluşturuldu. Bu kurucu
komitesinde şu kimseler bulunuyordu: Mustafa Suphi, Maksut Ekşi, Ali Rıza
Keskin, Osman Topçuoğlu, Mustafa Börklüce, Murat Sarı, Kadir Erzurumlu. Osman
Topçuoğlu, bazı yoldaşları ile birlikte Anadolu ve İstanbul’u karış karış
dolaştı. İstanbul ve Anadolu’da faaliyet gösteren çeşitli sosyalist gruplar,
sendikalar ve öncü işçilerle bağlantı kurdu. Örgütlenme çalışmalarına başladı.
Onları, TKF’nin kuruluşuna davet etti. Bunun sonucu olarak 10 Eylül 1920’de 75
delegenin katılımı ve sosyalist grupların bir çatı altında toplandığı 1. Kongre
ile TKF kuruldu. Ne var ki, Osman Topçuoğlu, 1921 yılında Stavropol kenti
devlet hastanesinde vefat etti.
SAFİYE TOPÇUOĞLU
Safiye Topçuoğlu, Pazar’ın
Elmalı köyünden çalışmak üzere Çarlık Rusya’sına giden, ekmek fırını usta
pişiricisi ve hamurkârlarından Ali Ustanın çocuklarındandır. 1909’de Rusya’nın
Stavropol kentinde doğdu. Yatılı okulda okudu. Okuduğu okulda piyoner ve komsomol
oldu. Kendisinden önce Sovyetler Birliğinden gelmiş olan ağabeyi İbrahim
Topçuoğlu ve babası Ali Topçuoğlu ile birlikte İzmir’e yerleşti. Safiye
Topçuoğlu, 1932’de TKF kongresine İzmir delegesi oldu ve merkez komitesi asil
üyeliğine seçildi, yürütme komitesinde görev verildi. Sendikalist aktiviteleri
sebebi ile tutuklanacağını anlayınca yurtdışına çıktı. 1936’da İstanbul’a
döndü. Rum Okulu öğretmenlerinden Reşit Menteşoğlu ile evlendi. 1946 yılında
Türkiye Sosyalist Partisine militanlarını verdi. “Gerçek” gazetesini çıkardı.
Eşi vefat edince, ikinci eşi Medet Aslan ile evlendi. Medet Aslan, 1975 yılı
başında vefat etti. 19 Kasım 1975 tarihinde sol tarafından felç olan Safiye
Topçuoğlu, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Kliniğinde ve
Bulgar Hastanesinde tedavi gördü. Sonra İzmir’e götürüldü. 21 Şubat 1976’da
vefat etti. Cenazesi, 22 Şubat 1976 günü, kardeş ve dostları tarafından Tepecik
camiinde düzenlenen dinî törenden sonra İzmir’de toprağa verildi
AHMET TEVFİK YÜCESOY (Büyük Hasan Rıza Paşa Zâde)
(1876-1959)
İrfan Bey, Ahmet
Tevfik Bey’in Osmanlıca bir risalesini gün yüzüne çıkarmış ve yayımlamıştır.
Kitap Lazi Yayınları’ndan çıktı. Ahmet Tevfik Bey’in bu çalışması Lazların ve
Laz aydınlarının vatanseverliklerinin bir tescili
özelliği taşımaktadır. Ahmet Tevfik Bey, Osmanlının dağılma dönemindeki tehlikelere
dikkat çekmiş, ancak Laz kimlik mücadelesini de elden bırakmamış gerçek bir
aydındır.
SON
BİRKAÇ SÖZ
Lazlar, gerek tarihsel olarak yaşadıkları topraklarda
gerekse de yaşamlarını sürdürdükleri her yerde hem yaşadıkları ülkeye sadık
kalmış hem de kendi kimliklerini ve dillerini yaşatma çabasında olmuşlardır.
1993 yılının Kasım’ından
başlamak üzere Laz aydınları kurumsal anlamda, entegrasyon ve asimilasyonun
etkilerine karşı bir duruş sergilemeye çalışmaktadırlar. Aslında bu
Kapitalizmin kendisine yabancılaştırma, yalnızlaştırma ve yok etme sürecine
karşı bir duruştur. Aynı doğa tahribatına karşı duruş gibi. İnsanın, içinde
yaşadığı doğaya sahip çıkması gerektiği gibi atalarını ve kendisini bu doğa içinde
var eden iletişimin dili olan Lazcayı da yaşatması ve geleceğe taşıması da bir
elmanın iki yarısı gibidir.
1993’de
“Ogni Kültür Dergisi” ile başlayan süreç devam etmektedir. Kocaeli’de kurulmuş
olan Sima Laz Vakfı, İstanbul’da kurulmuş olan Laz Kültür Derneği, Ankara’da
kurulmuş olan Laz Kültür ve Dayanışma Derneği, Arhabi Çkuni Berepe Derneği, Laz
Enstitüsü, Antalya Laz Kültür Derneği, Karabük Laz Kültür Derneği, www.kolkhoba.org, Lazca Ağani Murutskhi
Gazetesi, İnternet üzerinden yayın yapan Gazeta Noğa hem Türkiyenin demokrasi
mücadelesine hem de Laz kimliğinin yaşatılmasına yönelik çabalardır. Bütün bu
çabalarda tuzu olanlardan yaşayanlara sevgilerimi iletirim. Vefat edenlere de
yüce yaradandan rahmet dilerim.
Ben sunumumu burada
bitiriyorum. Eğer sormak istediğiniz sorular varsa veya katkı sunmak
isterseniz, ben sizi dinleyeyim.
Beni dinlediğiniz için
teşekkür ederim. (21.04.2017)
FAYDALI
KAYNAKLAR
-Ahmet
Tevfik (Büyük Hasan Rıza Paşa Zâde), “Sevgili Vatandaşlarım Lazlara Ricâ-yı
Mahsûsum ve Târihten Şânlı İki Sahîfe” (Hazırlayan: İrfan Çağatay), Lazi Kültür
Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2014.
-Ali
İhsan Aksamaz, “Doğu Karadenizde Resmî İdeolojiler Kuşatması”, 2. Baskı, Belge
Yayınları, 2011, İstanbul.
-Ali İhsan Aksamaz,
“Lazlar”, 2. Baskı, Belge Yayınları, 2014, İstanbul.
-Ali İhsan Aksamaz,
“Laz Dili Temel Dersleri”, Belge Yayınları, 2. Baskı, 2016, İstanbul.
-Andrew Mango, “Atatürk and the Kurds,” Middle Eastern
Studies, Vol. 35, No. 4, (1999)
( Çeviren: Hilal Bıçak),
Adnan Menderes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 4.
-Bedri Habiçoğlu, “Kafkasyadan Anadoluya Göçler”, Nart
Yayıncılık, İstanbul, 1993.
- Cumhur Odabaşoğlu, “Trabzon Doğu Karadeniz Gazete ve Mecmuaları, 1869-1928”, s.13, Trabzon, 1987.
-Eric Lohr, Russian Citizensip From Empire To Soviet
Union (Report by vice concul Peacock on Batoum and Its Future Prospect, April
8, 1882 in Adjara and The Russian Empire), Harvard University Press, England,
2012.
-Georges Dumézil, “Contes Lazes, Institut d’éthnologie,
Paris, 1937.
Georges Dumézil, “Documents Anatoliens Sur Les
Langues et Les Traditions Du Caucase, IV : Récits Lazes en Dialecte d'Arhavi
(Parler du Şenköy)”, Paris, 1967.
-https://www.tbmm.gov.tr/TBMM_Album/Cilt1/index.html
-“İskender
Tzitaşi’den Mektuplar/ Sovyet Dönemi- Kızıl Lazistan- Laz Okulları” (Çeviren:
Eren Mühürcü), Lazika Yayın Kollektifi, 1. Baskı, İstanbul, 2014.
-İsmail
Aydın, “Siyasî Parti ve Hükümet
Programlarında Eğitim- Öğretim & Öğretmenler (1908- 1997), Eğitim Sen
Yayınları, Ankara.
-M.
Şevket Eygi, “İslâmsız Kurtuluş Olmaz”
, Millî Gazete, 30. 03. 2013.
-M. D. Sandwith, The Siege of Kars, London, 1856.
-Muhammed Vanilişi, Ali Tandilava, “Lazların Tarihi”, Ant
Yayınları, İstanbul, 1992.
-Nazım Hikmet, “Memleketimden İnsan Manzaraları”, Adam
Yayınları, Yedinci Basım, İstanbul, 1992.
-Nilolay Marr, Lazistana Yolculuk (Çevirmen: Yulva
Muhurcişi), Aras Yayınları, İstanbul, 2016.
-Nuran Tezcan ,
“Atatürk’ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri”, Cumhuriyet Yayınevi, İstanbul, 1997.
-Osman
Tamtruli, “Nananena/ Anadili” Kaukasus- Verlag, Freudenstadt, Almanya, 1991.
-Sami N. Özerdim, “Atatürk Devrimi Kronolojisi”, Çankaya
Belediyesi, Ankara, 1996.
-Seha L. Meray, “Lozan Barış Konferansı Tutanaklar
Belgeler”, Cilt: 1, Kitap: 1, Ankara 1969.
- The Sydney Morning Herald, 31 August 1878.
-Tea Kalandia, Lazuri Tekstebi, Artanuci, 2008, Tbilisi.
-W.E.D. Allen, Paul Muratoff, “Kafkas Harekâtı, 1828-
1921 Türk- Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, Genel Kurmay Basımevi, Ankara,
1996.
-www.acikerisim.tbmm.gov.tr
-www.kolkhoba.org
-www.lazebura.com
-www.lazuri.com
Sunum
Yeri ve tarihi: Ankara Artvinevi/ Artvin Kalkınma ve Eğitim
Vakfı
Lazcadan
Türkçeye Tercüman: Kemal Özbıyık
Sunum
tarih ve saati: 23 NİSAN 2017- saat: 14:00
Hazırlayan
ve sunan: Ali İhsan Aksamaz
https://yolcuhaber.net/2017/05/18/turkiye-lazlari-laz-kulturu/
http://xvalamgeri.blogspot.com/2019/03/yasasn-23-nisan.html
http://xvalamgeri.blogspot.com/2019/03/yasasn-23-nisan.html