25 Kasım 2019 Pazartesi

ANKARA ARTVİN EVİ/ ARTVİN KALKINMA VE EĞİTİM VAKFI'NDAKİ SUNUM









“Çare vudzirat ham çkuni derdis 
Çkun Lazepe, Lazi voret
Çkar mitiş kyole va voret”

İskender Tzitaşi



  “...  Ve çok uzak
çok uzaklardaki İstanbul limanında
gecenin bu geç vakitlerinde
kaçak silâh ve asker ceketi yükleyen Laz  t a k a l a r ı
hürriyet ve ümit
su ve rüzgârdılar...”
Nazım Hikmet


ÖN AÇIKLAMA

23 Nisan 1920’nin yıldönümü olan böylesi anlamlı bir günde, burada sizlerle olmaktan son derece mutluyum. Burada bulunan bütün misafirlerimize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Teşekkür ederim. Hoş geldiniz.
Sunumuma geçmeden önce içinizden iki kişiye, Demir (Akın) Bey’e ve Şevket (Çorbacıoğlu) Bey’e teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Çünkü onlar bugünkü toplantımızın mimarları. Bir diğer dostum Yusuf (Bulut) Bey’e de selâmlarımı iletiyorum. Kendisi de bana bu çalışmamda moral destek verdi. Asker Arkadaşım Ahmet Tümer de burada. 30 yıl sonra onu da dostluğu için selâmlıyorum.
Toplantımız, eğer her şey yolunda giderse,  üç bölümden oluşacak. İlk bölümde Lazların tarihine ilişkin bir sunum yapacağım. Takdir edersiniz ki, kimi kaynaklara göre, 5000 yıllık bir geçmişi olan bir milleti değil bir saatlik oturumda, yüzlerce oturumda bir kişinin anlatması mümkün değil. Bu sebeple, tarihteki bazı olay ve kişiler üzerinden sizlere bilgi vermeye çalışacağım. Bunu kronolojik bir sıra ile yapmaya gayret göstereceğim. Hiç kuşkusuz, Lazların tarihsel olarak yaşadıkları coğrafyaya de Laz diline de kısaca değineceğim. Doğrusunu isterseniz, hazırlıklı geldim, ancak yine de bana tavrınız ve sorularınız yol gösterecek.
Eğer bu konuşma metnime ve kaynak eserlere ulaşmak isteyenler olursa, benimle bağlantı kurabilirler. Yazışma adresim şöyle: aksamaz@gmail.com
Bu sunumumda herkesin doğrudan kolaylıkla ulaşabileceği kaynaklara dayanarak aktarmalarda bulunacağım.
         Bir de uyarıda bulunmak istiyorum: Bazı coğrafî terimler bugünkü kapsadıkları anlam ile algılanmamalı. Aynı şekilde Laz denildiğinde bunun hem Lazı ve Megreli kapsadığını da bilmeliyiz. Aynı şekilde Egrisi denildiğinde Lazika anlaşılmalı.Yanlız bu sunum için söylemiyorum, tabi.
İlk kitabım 1997 yılında “Kafkasyadan Karadenize Lazların Tarihsel Yolculuğu” adıyla İstanbul’da Çiviyazıları Yayınevinden yayımlanmıştı. 20 yıl oluyor. Bu adı kitabımı yayımlayan Özcan  (Sapan) Bey vermişti. Her geçen gün yeni kaynak ve dolayısıyla da bilgilere ulaştım. Hatta bu sunumuma hazırlanırken bile ilk defa ulaştığım kaynaklar oldu. Dolayısıyla buradaki sunumumda bazı yeni bilgileri de kısaca sizinle paylaşacağım.
         Yalnızca bu çalışmayı yaparken değil, bundan çok önce de tespit ettiğim önemli bir bilgiyi sizlerle şimdiden paylaşmak isterim. Bu önemli bir tespit: Lazlar, vatansever insanlar. Bazları bu vatanseverliklerini pek bilinmez. Bunun çok çeşitli sebepleri vardır. Şimdi bu sebeplere girmek istemiyorum. Lazların ne kadar vatansever olduklarını, ne yazık ki yerli kaynaklar değil ancak yabancı kaynaklar aktarıyor.
1828- 1829 Osmanlı-Rus Savaşlarında olsun, 93 Harbi diye bilinen 1877- 1878 Osmanlı Rus Savaşlarında olsun, Osmanlı Devletinin katıldığı bütün savaş ve cephelerde olsun Lazların vatanseverliklerinden düşman kaynakları bile bahseder. En son olarak Kurtuluş Savaşında,  Lazlar vatanseverlikler göstermiştir. Türk Dilinin Büyük Şairlerinden Nazım Hikmet, “Arhaveli İsmail”in şahsında Lazların, Kurtuluş Savaşına katkılarını onurlandırmıştır. Hatta Mustafa Kemal Paşa, 1 Mayıs 1920 tarihinde Birinci Mecliste yaptığı konuşmasında Lazların da adını anarak Kurtuluş Savaşının yalnızca Türklerin, Kürtlerin ve Çerkeslerin hak ve hukuklarını savunmak için değil Lazların da, diğerlerinin de  hak ve hukuklarını savunmak için yapıldığına dikkat çekmiştir.
Yalnızca Kurtuluş Savaşında değil Cumhuriyetin kuruluşunda ve kökleşmesinde de Laz aydınları çaba harcamışlar ve fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Siyaset, kültür, sanat, ticaret, basın, hayatın her alanında Laz aydınları katkı sunmuşlar ve ortak vatan duygusuna var güçleriyle destek olmuşlardır.
Özetle, Lazlar; vatansever ve çağdaşlaşmadan, kardeşleşmeden ve Türkiyenin birlik ve bütünlüğünden yana demokrat ruhlu insanlardır. Doğaya bağlılıkları ve doğaya sahip çıkmaları da bu ruhlarının bir dışa vurumudur. Laz aydınlarını son 25 yıldır, kapitalizmin törpülediği anadilleri olan Lazcaya sahip çıkma gayretleri de bu demokrat ruhlarının bir başka şekilde dışa vurumundan başka bir şey değildir.






GİRİŞ/ TAKSİMDE SOKAK RÖPORTAJI VE “FESLİ DELİ KADİR”


Asabi Gazetesinde 20.12.1997 tarihinde çıkan bir fıkra ile başlamak istiyorum:
“Garson:
- Burası canlı beyin lokantası. Her türlü beyin var efendim! En pahalısı da Laz beyni!
 Müşteri:
- Aa! Neden o?
Garson:
-İki Laz kesiyorsun, bir beyin çıkıyor!” 
         Lazların bu sözüm ona fıkradaki gibi olmadıklarını hem tarih hem de gerçekler ispatlıyor. Bu konuda Rahmetli Av. Şehzat Bey (Ayartepe), “Lazların Tarihçesi”, başlıklı makalesiyle “Karadeniz Haber” adlı gazetede cevap veriyordu (1. 12. 1976)
İstanbul’da yapılan bir sokak röportajı güzel bir başlangıç olacak. Facebook’taki  “Lazuri Academy” adlı sayfada gördüm.  Mücahit Bey (Öztürk), daha doğrusu Laz Enstitüsü Genel Başkanı İsmail (Avcı) Bey’in bir öğrencisi, çok güzel bir çalışma yapmış. Eline mikrofonu almış. İnsanlara soruyor. Bir arkadaşı da kameraya çekmiş. Tavsiye ederim sizler de izleyin. Konumuzla ilgili sorular. Bilgi Üniversitesinde öğrenci olan Mücahit Bey sorular soruyor: “Laz deyince aklınıza ne geliyor?”, “Lazlar nerede yaşar?”, “Lazca bir dil mi şive mi?”, “Lazları tarif edebilir misiniz?”


Mücahit ( Öztürk) Bey’in sorularına hiç kimse doğru cevabı veremiyor.


Hakan Coşkun, Hürriyet Gazetesinde 20 Ağustos 2015 tarihinde yazdığı makalesinde “Fesli Deli Kadir” dediği Kadir Mısıroğlu, Youtube’e  “Lazlar Türk Mü? Değil Mi? Başlıklı bir videoda Lazların seceresini aklınca çıkartıveriyor: “Lazlar, Lezgiden bozmadır!” Hatırlayacaksınız aynı Kadir Mısıroğlu, Shakespeare’in aslında “Şeykh Pir” olduğunu da ilân eden kişidir. MHP lideri Devlet Bahçeli’den bile tepki gördü.


Kendi çapında Cumhuriyetin kimi kazanımlarıyla da bir hesaplaşmaya girmiş olan Kadir Mısıroğlu, birçok konuda olduğu gibi Lazlar konusunda da yanlış bilgi veriyor. Bunu bu konudaki bilgisizliğinden mi yoksa saptırma maksadıyla mı yapıyor, bunu bilemiyorum. Osmanlıca kaynaklara sıklıkla başvurmayı bir alışkanlık haline getirmiş olan Kadir Mısırlıoğlu’nun Şemseddin Sami’nin “Kamus- ul alam” adlı ünlü eserini görmezlikten geldiğine de dikkat çekmekle yetiniyorum.



KISACA LAZLAR VE LAZCA


Lazların tarihsel ve toplu olarak yaşadıkları coğrafyaya bir göz atacak olursak: Lazlar; günümüzde Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcüstan Cumhuriyeti sınırları içinde kalan Doğu Karadeniz ve Güney Batı Kafkasya coğrafyasının en eski ve yerli halklarındandır. Lazlar; Megreller, Gürcüler, Svanlar ile akrabadır.  Lazların en yakın akrabaları olan Megreller (‘Hıristiyan Lazlar’) günümüzde Gürcüstan, Abkhazya ve Rusya Federasyonu’nda yaşamaktadır. Çok az sayıda da olsa Müslüman Laz Abkhazya’da ve Rusya Federasyonu’nda yaşamaktadır. Türkiye Lazları Müslüman,  Gürcüstan Lazlarının çoğu Ortodoks Hıristiyandır. Abkhazya Lazlarının çoğu ise Müslümandır. Lazların en yakın akrabaları olan Megreller Ortodoks Hıristiyandır. Günümüz Laz ve Megrelleri eski Kolkhların torunları olarak da anılmaktadır.

Lazca, Güney Batı Kafkasya Dil Ailesi içinde yer alır. Bu dil ailesi içinde Lazcanın yanı sıra Megrelce, Gürcüce ve Svanca da yer almaktadır. Bu diller aynı dil ailesinde yer almasına rağmen, yalnızca Lazca ve Megrelce konuşanlar arasında karşılıklı birbirlerini anlama söz konusudur. Günümüzde Lazca ve Megrelce, eski Kolkh Dilinin günümüzdeki temsilcileri olarak da anılmaktadır.
Laz aydını Hopalı Faik Efendinin, 19. Yüzyılın 70’li yıllarında Arap Alfabesi üzerinden bir Laz Alfabesini Osmanlı Devleti sınırları içinde oluşturduğu ve Lazcayı yazılı bir dil haline getirme çabaları içinde bulunduğu bilinmektedir.



ŞİMDİLİK ULAŞILABİLEN KAYNAKLARDA LAZLAR- MEGRELLER

Tarih’in Babası diye anılan Heredot’un tarih kitabı da Kolkhlar ve onların akrabaları hakkında bilgi aktarmaktadır. Ayrıca M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış olan Rodoslu Apollonius,  “Argo” adlı eserinde Lazların ve Megrellerin ortak ataları olan Kolkhların vatanı olan Kolkheti ve Kolkhların yaşamları hakkında da bilgi vermektedir. Argonotlar, yani “Argo” adlı geminin mürettebatı Kolkheti’ye giderler. Amaçları “Altın Post”u, yani Lazcasıyla “Orkoşi Tkebi”, ele geçirmek için giderler. “Altın Post” burada bir semboldür. Amaç Kolkheti’ye yönetimleri altına almaktır.
         Homeros da “Odyssesia” adlı eserinde Kolkheti’yi kral Ayetes’in ülkesi diye anmaktadır.

Gürcüstan’da yapılan bilimsel çalışma ve kazılar Kolkheti’nin de içinde olduğu bölgenin “Taş Devri”nden beri insanların yaşam alanı olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Nitekim Meleni Sarpi, yani Acaristan, Gürcüstan Sarpi Köyünde bir “Laz Etnografya Müzesi bulunmaktadır. Bu müzede insanlığın ilk döneminden bu yana kullandığı aletler ve diğer eşyalar ya buluntu ya da yeniden üretim olarak sergilenmektedir. Hem Meleni Sarpi Müzesinde ve hem de Arhavi’nin Kamparna/ Dikyamaç Köyü Müzesinde sergilenen eserler Lazların geçmişteki sosyal yaşamları hakkında geniş bilgiler vermektedir.


Ayrıca; Hıristiyan Lazların yaşadığı Gürcüstan’ın Samargalo/ Samegrelo bölgesindeki çeşitli yerlerde günümüzde de süren arkeolojik kazılarla Laz ve Megrellerin ataları Kolkhlara ait buluntulara rastlanmaktadır.  
Amasyalı Strabon ve Bizanslı Saidas da Kolkheti’nin zengin altın reservlerine dikkat çekmektedir.

Lazlardan “Laz” adıyla ilk kez bahseden bugün ulaşıbildiğimiz kaynaklara göre 1. Yüzyıl tarihçisi Plinius olmuştur.

Arrianus, Ptolemeus, Priskos, Belisarius, Prokopius, Agathias, Menandros, Theophanes gibi birçok yazar Lazlardan, Lazların komşuları ve Roma/ Bizans ve Pers devletleriyle olan ilişkilerinden bahsetmektedir.


LAZLAR; PAGANLIK,  HIRISTİYANLIK VE MÜSLÜMANLIK

1461 yılında Osmanlıların Trabzon krallığını ele geçirmeleriyle birlikte Trabzon’un doğusundaki Lazlar da bundan etkilendi. Önceden Pagan/ Şaman, sonra Hıristiyan olan Lazların da Müslümanlaşma süreci başlamış oldu. Bu konuda çeşitli iddialar bulunmaktadır. Müslümanlaşma süreci kimi kaynak ve aktarımlara göre kanlı olmuştur. Kimi kaynaklar ise, Müslümanlaşmanın süreç içinde gerçekleştiği belirtilmektedir. Birçok önemli eseri bizlere kazandırmış olan araştırmacı- yazar İrfan (Çağatay) Bey’in “Lazoba” adlı internet blogunda yazdığı makalesi bu konuda önemli veriler içermektedir.  

Kuşkusuz yeni çıkan bilgiler ışığında Lazların Hıristiyan geçmişlerine ilişkin yeni verilere de ulaşılacaktır.


Lazuri Teksebi adını taşıyan kitaba göre; 12 Mayıs Gürcistan Kilisesi tarafından “Laz Azizler Günü” olarak kabul edilmiş ve bir de ikon hazırlanmıştır. Bugün, 18. Yüzyılda başları kesilen 300 Laz’a adanmış bulunmaktadır. Lazlar, 331 yılında Hıristayan olmuşlar. 
Ben de Gürcüstan’da duyduğum bir cümleyi aktarıp bahsi kapatmak isterim: “Gyurcepek fermaniten goyktes Kristiayanobaşen hama Lazepek kiliçiten goyktes kristiyanobaşen.”



OSMANLI DEVLETİNİN İDARÎ BİR BİRİMİ OLARAK LAZİSTAN SANCAĞI


1204'te kurulan ve 1461'e kadar yaşayan Lazia Teması, bölgenin Osmanlı yönetimine girmesinden sonra da değişik bir adla devam etti. 1519'da Trabzon, Batum'un da dahil edilmesiyle ayrı bir eyalet haline getirildi. Bu bölgeyi 1640'ta dolaşmış olan Evliya Çelebi, eyaletin beş sancağı bulunduğunu yazar: Canik, Trabzon, Gönye (Gonio), Aşağı Batum ve Yukarı Batum. Lazistan Sancağı'nın merkezi Gönye idi. Kazaları ise, Atina, Sumla, Viçe ve Arhavi idi. Koch, 15 Laz derebeyliği sayar: Atina (Pazar, iki), Bulep, Arteşin, Viçe, Kapiste, Arhavi, Kisse, Hopa, Makrial, Gonio, Batum, Maradit, Perlevan ve Çat derebeylikleri.
Acara bölgesi... Aşağı Guria ile birlikte 1851'de, yeni kurulmuş olan Lazistan sancağına bağlandı.1877-1878 (93) Osmanlı-Rus Harbi sonucu, Batum'un Rusların eline geçmesiyle birlikte, Lazistan Sancağı'nın merkezi Rize'ye taşındı.

Müslüman Lazlar Osmanlı Devletine her zaman sadakat gösterirler. Müslüman Lazların yaşadıkları ülkeye olan bağlılıkları ve vatan savunmasındaki vatanseverlikleri tamdır. Oluşturdukları gönüllü teşkilâtlarla Çarlık ordularına gerilla savaşı ile karşı koydular.  Ancak Osmanlı Devletinin, Çarlık Rusyası karşısındaki her yenilgisi, Müslüman Lazları kitlesel göçlerle yüz yüze bıraktı. 1828- 1829 Osmanlı- Rus Savaşından başlamak üzere, 1877- 1878 Osmanlı- Rus Savaşları sırasında ve Birinci Dünya Savaşı sırası ve sonrasında da Müslüman Lazların Osmanlı Devleti topraklarına kitlesel olarak göç etmek zorunda kaldıklarını biliyoruz. Bu göçlerin sebepleri dinî idi. Büyük Britanya’nın Batum Konsolosu 1878- 1882 arasında yöreden 80.000 Müslüman Lazın göç ettiğini yazmaktadır.
Batum’un savaş tazminatı olarak Çarlık Rusyasına verilmesine karşı çıkan Müslüman Gürcü ve Lazların  o dönem  Osmanlı Devletinin müttefiği olan Büyük Britanya nezdinde girişimlerde bulunurlar. Batum’un Çarlık Rusyasına verilmesi karşısında Müslüman Lazların tavrını  Ahmet Tevfik de dile getiriyor.


İZ KIRAKAN ÖNCÜ LAZLAR

Lazlardan uluslararası üne sahip birçok yazar, çizer, sanatçı, işadamı, işçi önderi, siyaset ve devlet adamı çıkmıştır. Bunların adlarını muhakkak biliyorsunuzdur. Bunlar içinden beş tanesi üzerinde durmak istiyorum. Bu insanlar yalnızca yaşadıkları ülkeye, Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti ve insanlık için değil, Laz Kimliğinin yaşaması ve emek mücadelesi için de önemli katkılar sunmuşlardır: Hopalı Faik Efendi, İskender Tzitaşi, Ahmet Tevfik Yücesoy Topçişi Osmani ve Safiye Topçuoğlu’dur. Eğer bu kişiler hakkında sorular olursa, bildiğim kadarıyla bilgi vermeye çalışabilirim.

HOPALI FAİK EFENDİ

Bilim adamı Niko Marr, 1910 yılında Osmanlı Lazistanı’na dilbilim çalışmaları için gittiğinde, kendisiyle tanışan Laz aydınları ısrarla ihtiyaç duyduklarının Laz Dili Grameri olduğunu, böyle bir çalışmayı yabancı dilde de olsa Türkçeye çevirerek yararlanabileceklerini belirtmişlerdir.

Niko Marr, alan çalışması sırasında Faik Efendi adında, bir Laz aydınıyla tanıştığını, Faik Efendi’nin Sultan Abdülhamid döneminde Lazca Alfabe oluşturmak için girişimlerde bulunduğunu, bu çabalarının yönetim tarafından hoş karşılanmadığını, Faik Efendi’nin tutuklanarak zindana atıldığını ve dokümanlarının ateşe verildiğini yazar.
         Lazların bu dönemdeki kimlik mücadelelerine ilişkin olarak Rahmetli Cumhur bey de (Odabaşoğlu) bilgiler vermektedir: İstanbul’da yayımlandığı söylenen Tuta do Muruntsxi (=Ay ve Yıldız) ve “Lazım” isimli dergiler ise henüz nüshalarına ulaşılamayan yayınlardan.
Şu an itibarıyla Hopalı Faik Efendi ve arkadaşları hakkında fazlaca bir bilgiye sahip değiliz. Ancak her an sürpriz bir çalışma ortaya çıkabilir. İrfan Bey’in bu konulara kafa yorduğunu biliyorum.


İSKENDER TZİTAŞİ

İskender Tzitaşi’ye ilişkin bilgilerimiz Hopalı Faik Efendi’ye ilişkin bilgilerimizden daha fazla. İrfan Bey’in ortaya çıkardığı ve kitap olarak da Laz Kültür Derneği tarafından yayımlanan çalışma, İskender Tzitaşi hakkında daha doğru bilgilere sahip olmamıza katkı sağlamıştır. İskender Tzitaşi, Sovyetler Birliği Lazları halk önderidir. (1904- 22 Haziran 1938)


TOPÇİŞİ  OSMANİ


Osman Topçuoğlu, Pazar’ın Elmalı köyünden çalışmak üzere Çarlık Rusya’sına giden, ekmek fırını usta pişiricisi ve hamurkârlarından Ali ustanın üç çocuğundan ilkidir. Stavropol’da doğdu. Yatılı okulda okudu. Piyoner ve komsomol oldu. Osman Topçuoğlu, Rusya’daki eski esir Osmanlı tebaası Müslüman askerler arasında faaliyet gösteren Bolşevik kadrolardandı. 14 Temmuz 1919'da ilk TKF kurucu komitesi oluşturuldu. Bu kurucu komitesinde şu kimseler bulunuyordu: Mustafa Suphi, Maksut Ekşi, Ali Rıza Keskin, Osman Topçuoğlu, Mustafa Börklüce, Murat Sarı, Kadir Erzurumlu. Osman Topçuoğlu, bazı yoldaşları ile birlikte Anadolu ve İstanbul’u karış karış dolaştı. İstanbul ve Anadolu’da faaliyet gösteren çeşitli sosyalist gruplar, sendikalar ve öncü işçilerle bağlantı kurdu. Örgütlenme çalışmalarına başladı. Onları, TKF’nin kuruluşuna davet etti. Bunun sonucu olarak 10 Eylül 1920’de 75 delegenin katılımı ve sosyalist grupların bir çatı altında toplandığı 1. Kongre ile TKF kuruldu. Ne var ki, Osman Topçuoğlu, 1921 yılında Stavropol kenti devlet hastanesinde vefat etti.



SAFİYE TOPÇUOĞLU

Safiye Topçuoğlu, Pazar’ın Elmalı köyünden çalışmak üzere Çarlık Rusya’sına giden, ekmek fırını usta pişiricisi ve hamurkârlarından Ali Ustanın çocuklarındandır. 1909’de Rusya’nın Stavropol kentinde doğdu. Yatılı okulda okudu. Okuduğu okulda piyoner ve komsomol oldu. Kendisinden önce Sovyetler Birliğinden gelmiş olan ağabeyi İbrahim Topçuoğlu ve babası Ali Topçuoğlu ile birlikte İzmir’e yerleşti. Safiye Topçuoğlu, 1932’de TKF kongresine İzmir delegesi oldu ve merkez komitesi asil üyeliğine seçildi, yürütme komitesinde görev verildi. Sendikalist aktiviteleri sebebi ile tutuklanacağını anlayınca yurtdışına çıktı. 1936’da İstanbul’a döndü. Rum Okulu öğretmenlerinden Reşit Menteşoğlu ile evlendi. 1946 yılında Türkiye Sosyalist Partisine militanlarını verdi. “Gerçek” gazetesini çıkardı. Eşi vefat edince, ikinci eşi Medet Aslan ile evlendi. Medet Aslan, 1975 yılı başında vefat etti. 19 Kasım 1975 tarihinde sol tarafından felç olan Safiye Topçuoğlu, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Kliniğinde ve Bulgar Hastanesinde tedavi gördü. Sonra İzmir’e götürüldü. 21 Şubat 1976’da vefat etti. Cenazesi, 22 Şubat 1976 günü, kardeş ve dostları tarafından Tepecik camiinde düzenlenen dinî törenden sonra İzmir’de toprağa verildi


AHMET  TEVFİK  YÜCESOY (Büyük Hasan Rıza Paşa Zâde) (1876-1959)

İrfan Bey,  Ahmet Tevfik Bey’in Osmanlıca bir risalesini gün yüzüne çıkarmış ve yayımlamıştır. Kitap Lazi Yayınları’ndan çıktı. Ahmet Tevfik Bey’in bu çalışması Lazların ve
Laz aydınlarının vatanseverliklerinin bir tescili özelliği taşımaktadır. Ahmet Tevfik Bey, Osmanlının dağılma dönemindeki tehlikelere dikkat çekmiş, ancak Laz kimlik mücadelesini de elden bırakmamış gerçek bir aydındır.


SON BİRKAÇ SÖZ

Lazlar, gerek tarihsel olarak yaşadıkları topraklarda gerekse de yaşamlarını sürdürdükleri her yerde hem yaşadıkları ülkeye sadık kalmış hem de kendi kimliklerini ve dillerini yaşatma çabasında olmuşlardır.
1993 yılının Kasım’ından başlamak üzere Laz aydınları kurumsal anlamda, entegrasyon ve asimilasyonun etkilerine karşı bir duruş sergilemeye çalışmaktadırlar. Aslında bu Kapitalizmin kendisine yabancılaştırma, yalnızlaştırma ve yok etme sürecine karşı bir duruştur. Aynı doğa tahribatına karşı duruş gibi. İnsanın, içinde yaşadığı doğaya sahip çıkması gerektiği gibi atalarını ve kendisini bu doğa içinde var eden iletişimin dili olan Lazcayı da yaşatması ve geleceğe taşıması da bir elmanın iki yarısı gibidir.
         1993’de “Ogni Kültür Dergisi” ile başlayan süreç devam etmektedir. Kocaeli’de kurulmuş olan Sima Laz Vakfı, İstanbul’da kurulmuş olan Laz Kültür Derneği, Ankara’da kurulmuş olan Laz Kültür ve Dayanışma Derneği, Arhabi Çkuni Berepe Derneği, Laz Enstitüsü, Antalya Laz Kültür Derneği, Karabük Laz Kültür Derneği,  www.kolkhoba.org, Lazca Ağani Murutskhi Gazetesi, İnternet üzerinden yayın yapan Gazeta Noğa hem Türkiyenin demokrasi mücadelesine hem de Laz kimliğinin yaşatılmasına yönelik çabalardır. Bütün bu çabalarda tuzu olanlardan yaşayanlara sevgilerimi iletirim. Vefat edenlere de yüce yaradandan rahmet dilerim.
Ben sunumumu burada bitiriyorum. Eğer sormak istediğiniz sorular varsa veya katkı sunmak isterseniz, ben sizi dinleyeyim.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. (21.04.2017)




FAYDALI KAYNAKLAR

-Ahmet Tevfik (Büyük Hasan Rıza Paşa Zâde), “Sevgili Vatandaşlarım Lazlara Ricâ-yı Mahsûsum ve Târihten Şânlı İki Sahîfe” (Hazırlayan: İrfan Çağatay), Lazi Kültür Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2014.
-Ali İhsan Aksamaz, “Doğu Karadenizde Resmî İdeolojiler Kuşatması”, 2. Baskı, Belge Yayınları, 2011, İstanbul.
-Ali İhsan Aksamaz, “Lazlar”, 2. Baskı, Belge Yayınları, 2014, İstanbul.
-Ali İhsan Aksamaz,  “Laz Dili Temel Dersleri”, Belge Yayınları,  2. Baskı, 2016, İstanbul.
-Andrew Mango, “Atatürk and the Kurds,” Middle Eastern Studies, Vol. 35, No. 4, (1999) 
( Çeviren: Hilal Bıçak),  Adnan Menderes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,  Sayı: 4.

-Bedri Habiçoğlu, “Kafkasyadan Anadoluya Göçler”, Nart Yayıncılık, İstanbul, 1993.
- Cumhur Odabaşoğlu, “Trabzon Doğu Karadeniz Gazete ve  Mecmuaları, 1869-1928”, s.13, Trabzon, 1987.
-Eric Lohr, Russian Citizensip From Empire To Soviet Union (Report by vice concul Peacock on Batoum and Its Future Prospect, April 8, 1882 in Adjara and The Russian Empire), Harvard University Press, England, 2012.
-Georges Dumézil, “Contes Lazes, Institut d’éthnologie, Paris, 1937.
Georges Dumézil,  “Documents Anatoliens Sur Les Langues et Les Traditions Du Caucase, IV : Récits Lazes en Dialecte d'Arhavi (Parler du Şenköy)”, Paris, 1967.
-https://www.tbmm.gov.tr/TBMM_Album/Cilt1/index.html
-“İskender Tzitaşi’den Mektuplar/ Sovyet Dönemi- Kızıl Lazistan- Laz Okulları” (Çeviren: Eren Mühürcü), Lazika Yayın Kollektifi, 1. Baskı, İstanbul, 2014.
-İsmail Aydın,  “Siyasî Parti ve Hükümet Programlarında Eğitim- Öğretim & Öğretmenler (1908- 1997), Eğitim Sen Yayınları, Ankara.

-M. Şevket Eygi, “İslâmsız Kurtuluş Olmaz”   , Millî Gazete, 30. 03. 2013.
-M. D. Sandwith, The Siege of Kars, London, 1856.
-Muhammed Vanilişi, Ali Tandilava, “Lazların Tarihi”, Ant Yayınları, İstanbul, 1992.
-Nazım Hikmet, “Memleketimden İnsan Manzaraları”, Adam Yayınları, Yedinci Basım, İstanbul, 1992.
-Nilolay Marr, Lazistana Yolculuk (Çevirmen: Yulva Muhurcişi), Aras Yayınları, İstanbul, 2016.
 -Nuran Tezcan , “Atatürk’ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri”, Cumhuriyet Yayınevi, İstanbul, 1997.
-Osman Tamtruli, “Nananena/ Anadili” Kaukasus- Verlag, Freudenstadt, Almanya, 1991.

-Sami N. Özerdim, “Atatürk Devrimi Kronolojisi”, Çankaya Belediyesi, Ankara, 1996.
-Seha L. Meray, “Lozan Barış Konferansı Tutanaklar Belgeler”, Cilt: 1, Kitap: 1, Ankara 1969.
- The Sydney Morning Herald, 31 August 1878.
-Tea Kalandia, Lazuri Tekstebi, Artanuci, 2008, Tbilisi.
-W.E.D. Allen, Paul Muratoff, “Kafkas Harekâtı, 1828- 1921 Türk- Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, Genel Kurmay Basımevi, Ankara, 1996.
-www.acikerisim.tbmm.gov.tr
-www.kolkhoba.org
-www.lazebura.com
-www.lazuri.com


Sunum Yeri ve tarihi: Ankara Artvinevi/ Artvin Kalkınma ve Eğitim Vakfı
Lazcadan Türkçeye Tercüman: Kemal Özbıyık
Sunum tarih ve saati: 23 NİSAN 2017- saat: 14:00
Hazırlayan ve sunan: Ali İhsan Aksamaz




“Romani nç̆aralobaşi irişen ʒ̆oxlemxtimu noʒ̆ile ren!”

      “Romani nç̆aralobaşi irişen ʒ̆oxlemxtimu noʒ̆ile ren!”     [ Goʒ̆otkvala : Ma A. Cengiz Bukeri doviçini dido ʒ̆anapeş ʒ̆oxle...