“93 Harbi Batum Muhacirleri”
“Muhacir”, Arapça kökenli bir kelime.
“Muhacir” denilince de, genelde Balkanlar’dan ülkemize göç etmiş insanlarımız
anlaşılıyor. Oysa ülkemizde “Kırım
Muhacirleri” var, “Girit Muhacirleri” var, “Kuzey Kafkasya Muhacirleri” var, “Balkan Muhacirleri” var, “Güney Kafkasya
Muhacirleri” var, diğer yörelerden muhacirler de var!
26 Ocak
1699’da imzalanan “Karlofça Anlaşması”yla Osmanlı Devleti, büyük toprak kaybına
uğradı. Osmanlı Devleti, bu ve sonraki yenilgileriyle yalnızca büyük ölçüde
toprak kaybına uğramakla kalmadı, o topraklardan “Anadolu Coğrafyası”na Müslüman
Halkların göçlerini de yaşamaya başladı.
1768-1774
yılları arasında yaşanan Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti, 21
Temmuz 1774’de imzalanan “Küçük Kaynarca Antlaşması”yla Kırım üzerindeki
hâkimiyetini kaybetti. Ardından Çarlık
Rusyası’nın, Kırım Hanlığı’nı topraklarına katmasıyla da “Kırım”dan “Anadolu”ya büyük
bir Müslüman göçü yaşandı. Böylelikle Kırım Tatarları’nın ilk trajik göçüne
tanık olundu.
1828- 1829’daki Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra 14 Eylül 1829’da imzalanan “Edirne Antlaşması”yla Osmanlı Devleti, Kuzey
Kafkasya’daki hükümranlık haklarından da vazgeçmiş oldu. Bununla da o bölgenin Müslüman
Kuzey Kafkasya Halkları da, Çarlık Rusyası’nın yönetimine girmiş oldu. Çarlık
Rusyası’nın, Kuzey Kafkasya’nın Müslüman Halklarına yönelik katliamları giderek
bir soykırıma dönüştü. Sağ kalanları ise, Osmanlı topraklarına göç etmeye zorlandı.
Çerkeslerin trajik göçü yaşandı.
“93 Harbi” olarak da bilinen “1877- 1878 Osmanlı-
Rus Savaşı”ndan sonra 3 Mart 1878’de imzalanan “Ayastefanos Antlaşması” ve 13 Temmuz 1878’de imzalanan “Berlin Antlaşması” yla Osmanlı
Devleti hem Balkanlar’daki hem de Güney Kafkasya’daki bazı hükümranlık haklarını Çarlık
Rusyası’na bıraktı. Böyle olunca da, bu her iki bölgenin diğer Müslüman
Halkları da göç ederek “Anadolu”ya yerleşmeye başladı. Yeni insan trajedileri
yaşandı.
Bu makalemin esas konusu Güney Kafkasya’dan, yani
“Batum ve Havalisi”nden” göç etmek zorunda kalmış Müslümanlardan bahseden bir
kitap: “93 Harbi Batum Muhacirleri”.
“Batum ve Havalisi” denildiğinde, günümüzde
genellikle bugünkü Batum ve çevresi anlaşılıyor. Yani bugün Türkiye sınırları
dışında kalmış bölgeler anlaşılıyor. Değerli
araştırmacı-yazar Murat Kasap’ın “93
Harbi Batum Muhacirleri” adlı eseri, hem bu vb. konulara ve hem de aklınıza
gelebilecek bölgeyle ilgili birçok soruya, Osmanlı Arşiv belgelerine dayanarak
doyurucu cevaplar veriyor.
Murat
Kasap’ın Osmanlı Devlet Arşivleri’nde sabır ve azimle yürüttüğü uzun soluklu
çalışmanın bir ürünü bu eşsiz eser.
Tabiri
caizse tuğla değil, briket gibi bir çalışmayı gün yüzüne çıkarmış Murat Kasap.
Kitap, büyük boy ve 832 sayfa.
Kitabın
ana kaynağı Osmanlı Arşivi. Ancak Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde, İstanbul
Müftülüğü Şeriyye Siciller Arşivi’nde, Cumhuriyet Arşivi’nde, Atatürk Kitaplığı
Arşivi’nde, Nadir Eserler Kütüphanesi Arşivi’nde de çalışmış Murat Kasap.
Ayrıca Süleymaniye Kütüphanesi’nde, Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde, İSAM ve
Bilim Sanat Vakfı Kütüphanelerinde de araştırmalar yapılmış. Bu göçler üzerine
yazılmış güncel kitaplar ve makalelerden de faydalanmış. Murat Kasap, arşiv
belgeleri dışında az da olsa sözlü tarihe de yer vermiş çalışmasında.
“93 Harbi
Batum Muhacirleri” adlı çalışma on bölümden oluşuyor. Kitap, “Batum ve Havalisi” muhacirlerine ait
listeler, muhacir dilekçeleri, kurulan köyler, hane ve nüfus bilgileri,
yerleşim haritaları, devletin yardımları, ölümler, doğumlar, mezar taşları,
evlilik akitleri, cami ve okul plânları, fotoğraflar gibi birçok belgeyi de
içeriyor.
Değerli
araştırmacı- yazar Murat Kasap’a, 19. yüzyılın “Batum ve Havalisi” denilince
hangi bölgeyi anlamamız gerektiğini sordum. Şu bilgiyi verdi:
“Kitabımda kullanılan “Batum” ifadesi aslında sadece bugünkü Batum şehrini
kapsamıyor. Bu genel bir ifade olup, Gürcistan’ın Çürüksu/ Kobuleti, Acara
(Keda ve Hulo İlçeleri) ile Türkiye’nin Artvin, Hopa, Murgul, Şavşat, Maradit,
Borçka, Çhala, İmerhev, Gönye, Ardanuç, Yusufeli’nin bir kısmı tarihsel süreçte
“Batum ve Havalisi” olarak adlandırılmakta. “93 Harbi”nin yaşandığı yıllarda
Batum Şehri, Lazistan Sancağı’nın merkezi, yani bugünkü anlamıyla vilâyet
merkezi. Yukarıda saydığım yerlerden sadece Şavşat ve Ardanuç o tarihte “Çıldır
Sancağı”na bağlı. “Batum Muhacirleri” dediğimizde, “93 Harbi”nden sonra sadece “Batum
şehrinden göç edenler değil”, Artvin ve kazalarından göç eden muhacirler de
anlaşılmalıdır.”
Murat Kasap, “Batum ve
Havalisi”nden göç etmek zorunda kalanların etnik kökenine ilişkin de bizleri
aydınlatıyor:
“Arşiv Belgelerinde “Batum”dan gelen Muhacirler için “Batum Muhaciri
Gürcü”, “Batum Muhaciri Laz”, “Batum Muhaciri Abaza”, “Batum Türk”, “Artvin
Kürt Muhacirleri” gibi ifadeler de kullanılmaktadır. Bu kayıtlar bize
göstermektedir ki, göç edenlerin tamamı Gürcü değildir.”
“Batum ve Havalisi”nden göç etmek zorunda kalanların tamamı Müslüman. Çarlık
Yönetimi, Hıristiyanların Osmanlı Ülkesine göç etmesine izin vermemiş. Bu da
önemli bir bilgi.
Eğer dünün
jeopolitik çatışmalarında travmalar yaşamış Güney Kafkasya Müslüman Halklarını da
tanımak istiyorsanız, bu değerli eseri mutlaka okumalısınız. Kitap, Gürcüstan
Dostluk Derneği Yayınları’ndan çıktı.
Bir
sonraki makalemde buluşmak üzere sağlıcakla kalın!
(10 I 2020)
Ali İhsan Aksamaz