“Bir Rüya Gördüm, Anlatsam da Anlamazsınız!”
Makalemin başlığı aynı zamanda belgesel bir filmin de adı. Bu
belgesel film, bizlere Tevfik Esenç’in hayat hikâyesinden çarpıcı kesitler
aktarıyor.
Tevfik Esenç kim ve neden önemli?! Film, bu ve
benzer sorularımıza cevap veriyor ve bizi tarih içinde tılısımlı bir yolculuğa
çıkarıyor. Bu belgesel film, çok eski bir halkı ve onun anadilinin yok oluşunun
trajik hikâyesini anlatıyor bizlere.
Filmin yönetmen ve yapımcılarından Burcu Ayşe Esenç,
dedesi Tevfik Esenç’in hayat hikâyesiyle bizleri 19. yüzyılın Kafkasya’sına
götürüyor.
Filmi izlerken birden zaman içinde kayboluyoruz;
zaman adeta anlamını yitiriyor. Kâh 19. yüzyıldayız, kâh 20. yüzyılda. Zamanla
birlikte mekân da birden anlamını kaybediyor.
Kâh Manyas’ın Hacıosman Köyü’ndeyiz, kâh Kafkasya’nın Soçi
Bölgesi’ndeyiz, kâh Sorbonne Üniversitesi’nin Arşivi’ndeyiz.
Ubıhlar, 19. yüzyılda Çarlık Rusyası tarafından Osmanlı
Ülkesi’ne sürülen Kuzey Kafkasya halklarından. Ubıhlar’ın günümüzdeki nüfusları
tam olarak bilinememektedir.
Ubıhlar, günümüzde büyük ölçüde Türkiye’de; Ürdün’de ve Rusya
Federasyon’unda da yaşıyorlar.
Ubıhça ise, Abhaz-Adige Dil Ailesi’den. Aktarılan bilgilere
göre Ubıhça’da 80 sessiz, 2 de sesli harf bulunuyor.
Ubıhça, insanlık ailesinin en eski dillerinden birisi olup, günümüzdeki
anavatanı Rusya Federasyonu sınırları içindeki Soçi Bölgesi’dir.
Tevfik Esenç, 1904’de, Manyas’ın Hacıosman Köyü’nde doğar ve
yine aynı köyde 7 Ekim 1992’de vefât eder. Kuzeybatı Kafkasya dillerinden biri
olan Ubıhça’yı Türkiye’de konuşabilen son kişi olarak bilinir. Tevfik Esenç’in
vefâtıyla, Ubıhça da “ölü diller” arasında anılmaya başlar.
Ubıhça, günümüzde “Ölü bir dil”dir; öyle kabul ediliyor. Ancak
“ölü diğer dillere” nazaran bir anlamda şanslıdır. Ubıhça metinler derlenmiştir.
Ubıhça sözlükler hazırlanmıştır. Üstelik bütün bu çalışmalar
kitaplaştırılmıştır. Bu çalışmalarla Ubıhça kayıt altına alınmıştır. Akademik amaçlı bu çalışmaların yapılmasında Tevfik Esenç’in rolü
büyüktür. Çünkü kendisi kaynak kişidir.
Tevfik Esenç’in Anadili ölmüştür, ancak anadilinin kayıt
altına alınmasına sunduğu eşsiz katkılarla kendisi ölümsüzleşmiştir.
Ubıhça’nın Tevfik Esenç’in vasıtasıyla kayıt altına
alınmasında Fransız Georges Dumézil’in payı büyüktür.
Tarihçi, arkeolog, dilbilimci Georges Dumézil, Türkiye
Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal‘in resmî daveti üzerine 1925’de
Türkiye’ye gelir. İstanbul
Üniversitesi’nde bir “Dinler Tarihi Kürsüsü” oluşturacak ve öğretim üyesi
olarak da görev yapacaktır. Georges Dumézil,
1925’den 1931’e kadar Türkiye'de çalışmalarda bulunur.
Georges Dumézil, o zamanlar öldüğü düşünülen Ubıhça ve Lazca’nın da peşindedir. Tevfik Esenç ile tanışmasıyla Ubıhça’nın kayıt altına
alınma süreci de başlamış olur.
Ubıhça’yı kayıt altına alma çalışmaları yalnızca Tevfik
Esenç’in Hacıosman Köyü’ndeki evinde yürütülmez. Georges Dumézil’in
çabalarıyla, “College De France”dan sağlanan malî destekle Tevfik Esenç Paris’e de götürülür.
Tevfik Esenç, Ubıhça’nın kayıt altına alınması çalışmalarında
diğer dilbilimcilere de kaynaklık eder. Tevfik Esenç’in Ubıhça olarak
söyledikleri yalnızca yazılı olarak değil, sesli olarak da kayıt altına alınmış
olur böylelikle.
Ubıhça’nın ölüm sebeplerine ilişkin, kuşkusuz birçok siyasî
değerlendirme yapabiliriz. Birçok soru sorabiliriz. Çeşitli asimilasyon ve
entegrasyon süreçlerinden de söz edebiliriz. Ne var ki, bütün bunlar,
Ubıhça’nın bugünkü kaderini değiştirmeye yetmez.
Ubıhça, Türkiye’nin anadillerinden birisiydi, kurumsal olarak
sahiplenilmeliydi. Türkiye’de öldü. Ölmemeliydi. Ubıhça yalnızca Türkiye’nin
değil, bütün insanlığın da kültürel mirası. Georges Dumézil, bu gerçeğin
farkındaydı ve bir yabancı olmasına rağmen, Ubıhça’yı sahiplendi ve kayıt
altına alınması için insanî çaba gösterdi.
İster yalnızca yüz kişi tarafından bir köyde konuşuluyor
olsun, isterse de milyonlarca kişi tarafından herhangi bir bölgede konuşuluyor
olsun, her anadili aynı değerde kurumsal olarak sahiplenilmeye ve yaşatılmaya
lâyıktır. Bu noktayı hiç unutmamamız gerekiyor.
“Bir Rüya Gördüm, Anlatsam da Anlamazsınız”
adlı bu belgesel film, yalnızca Ubıhça’nın son çırpınışlarını anlatmakla
kalmıyor, aynı zamanda Türkiye’nin diğer anadillerinin de Ubıhça ile aynı
kaderi paylaşmaması konusunda bizleri uyarıyor ve göreve çağrıyor adeta.
“Bir
Rüya Gördüm, Anlatsam da Anlamazsınız” adlı bu belgesel film, Türkçe ve
İngilizce altyazılı olarak hazırlanmış. 2019’da vizyona giren filme ilişkin
diğer bilgiler şöyle: Yönetmenler: Burcu Ayşe Esenç, Cantekin Cantez;
görüntü yönetmeni: Levent Ahi; kurgu: Burcu Ayşe Esenç, Cantekin
Cantez; ses: Cantekin Cantez; yapımcılar: Cantekin Cantez, Burcu
Ayşe Esenç.
“Bir Rüya Gördüm, Anlatsam da Anlamazsınız”
adlı bu belgesel birçok film festivaline katıldı ve oldukça da ilgi gördü.
Ülkemizin anadillerini sahipleniyor ve Türkiye’nin
bir “Ölü Diller Ülkesi”ne dönüşmemesi için anlamlı katkılarda bulunmak
istiyorsanız, “Bir Rüya Gördüm, Anlatsam da Anlamazsınız” adlı bu belgesel
filmi mutlaka seyretmelisiniz.
Bir sonraki makalemde görüşmek üzere sağlıcakla
kalın!
(30 XII 2019)
Ali İhsan Aksamaz
https://sonhaber.ch/bir-ruya-gordum-anlatsam-da-anlamazsiniz/
https://www.kitapyurdu.com/yazar/ali-ihsan-aksamaz/367.html
https://www.kitapyurdu.com/yazar/ali-ihsan-aksamaz/367.html