Batum- Sarp- Hopa Hattı ve Milliyet Gazetesi’nin “İlgisi”
Dün Galatasaray Lisesi önünde bir basın açıklaması
yaptık. Hatırlarsınız Milliyet Gazetesi’nde 21- 22 Mayıs 2012 tarihlerinde
Batum’a, Batumlulara, Hopa’ya, Hopalılara ilişkin bir haber çıkmıştı. Haberde
Batum bir melanet yuvası olarak gösteriliyor. Ayrıca da Doğu Karadenizliler,
Lazlar, Gürcüler, Hemşinliler de bu melanet yuvasına gitmeye hazır yoldan
çıkmış insanlar olarak anlatılıyor. Hopa’daki ekonomik krizin sebebi olarak
Batum gösterilmek isteniyor. Gerçek, Milliyet Gazetesi’nin haberinde
gösterilmeye çalışıldığı gibi midir? Doğu Karadeniz’deki ekonomik krizin sebebi
olarak bir başka ülke gösterilebilir mi? Hopa’nın da, Doğu Karadeniz’in ekonomik
sorunlarının da, işsizlik ve yoksulluğun sebebi Batum mudur, Batumlular mıdır?!
Eğer Batum’da bir yozlaşma, çürüme ve kokuşma varsa, orası bir melanet
yuvasıysa, bütün bunları haber yapmak Milliyet Gazetesi’ne mi kalmıştır?!
Milliyet Gazetesi, Batum’a giren vahşi kapitalizmden mi rahatsıdır? Milliyet
Gazetesi Türkiye’deki ekonomik sorunları aynı dille yazabilmiş midir? Aynı
Milliyet Gazetesi vahşi kapitalizmin saldırısına göğsünü siper edebilmiş midir
de Türkiye’de Batum’u hedef tahtasına oturtmaya çalışmaktadır?! Milliyet
Gazetesi; yapısı, duruşu ve yayınlarıyla kapitalizmi sorgulayacak halde
değildir. Böyle olunca, Milliyet Gazetesi’nin Batum’da, Hopa’da, buralardaki
ekonomik hayat, ekonomik sıkıntılar ve yozlaşmayla ilgili yaptığı yayının
aslında birşeyleri saklamaya ve birşeylere çanak tutmaya çalıştığı açıktır.
Milliyet Gazetesi, gazeteci
Miraç Zeynep Özkartal ‘ı yöreye gönderilmiş ve o da görevini yapmıştır. Hazırladığı
habere, masada ne şekide müdahaleler yapılmıştır? Bilemeyiz. Bizi de İlgilendirmez.
Sonuçta haber bu gazetecinin adıyla yayınlanmıştır. Batum, bizler için
önemlidir. Batum, bazı Laz ve Gürcülerin Osmanlı-Rus Savaşları sebebiyle kopup
geldikleri bir yöredir. Doğu Karadeniz insanlarının geçmişte gidip ekmeklerini
aradıkları yerdir Batum. Geçmişte
Lazların ve Gürcülerin kentiydi. Yörenin liman kentidir. Ticaret merkezidir.
Kültür merkezidir. Bizim maddi ve manevi aidiyet duyduğumuz kentlerden bir
tanesidir. Milliyet Gazetesi’nin yaptığı haksız yayın yalnızca orada yaşayan
Lazlara, Gürcülere ve diğer milliyetlerden insanlara hakaret etmekle kalmıyor.
Bu insanların geçmişleri de, ataları da ağır hakaretlerden payını alıyor.
Milliyet Gazetesi’nin yörenin geçmişini ve bugününü, atalarımızı ve yörede
yaşayan insanlarımızı aşağılaması kabullenilecek bir durum değildir.
İşte yukarıda kısaca
belirttiğim sebeplerden dolayı Milliyet Gazetesi’nin haberine ve haberi
hazırlayan gazeteciye karşı bir tavır takınmak gerekiyordu. Bu sebeple
Galatasaray Lisesi önünde dün (26 Mayıs 2012 Cumartesi, 17:30 sularında) bir
basın açıklaması yaptık. Bu habere ilişkin bir makaleyi “Milliyet Gazetesi’ni
Okumayalım!” başlığıyla ( 23.05 2012 tarihinde) yazmış ve ardından da hem
Milliyet Gazetesi’ni hem de adıyla o haber yayınlanan gazeteciyi (24.05.2012 tarihinde) Basın Konseyi’ne bir
dilekçe bildirmiş, kınanmalarını talep etmiştim. Bu arada bazı Gürcü
aydınlarıyla görüşerek bu yayını etüt etmiştik. Bunun sonunda da dünkü basın
açıklamasını yapılması gündeme gelmiş oldu. Böylece; Laz aydınları ve Gürcü
aydınları olarak bu basın açıklaması metnini de Galatasaray Lisesi önünde
okunmasını da kolektif bir yaklaşımla gerçekleştirmiş olduk. Kimi Çerkes, Kürt
ve Hemşinli dostlar da açıklamada yanımızda yerlerini aldılar. Böylece Lazlar,
Çerkesler ve Gürcüler birlikte durabildiğimizi görmüş olduk.
Milliyet Gazetesi,
“bayram değilken, seyran değilken”
Batum’u neden hiç hak etmediği bir bir şekilde bir şer odağı gibi
göstermeye çalışıyor acaba?! Amaç nedir? Açıkça anlaşılıyor ki, Milliyet
Gazetesi Batum’u, Batumluları kötü gösteriyor. Batum’u ziyaret eden Doğu
Karadenizlileri; Lazları, Gürcüleri ve Hemşinlileri ahlaksız insanlar gibi
göstermeye çalışmaktadır. Neden acaba?!
Ayrıca; Milliyet Gazetesi bu haberiyle,
Hopa esnafına, Kemalpaşa esnafına da sahip çıkıyormuş gibi bir izlenim
oluşturmaya çalışıyor.
Milliyet Gazetesi’nin
Batum’a ve ona komşu kentimiz Hopa’ya olan bu ilgisinin sebebi nedir? Milliyet
Gazetesi’nin Batum’u kötü, Doğu Karadeniz yöremizden oraya gidenleri yerin
dibine sokan, ancak; Kemalpaşalı, Hopalı esnafı sahiplenir bir şekilde yayın
yapmasının amacı nedir? Milliyet Gazetesi’nin bu tavrını iyi algılamak ve
değerlendirmek gerekmektedir. Gazeteci Miraç Zeynep Özkartal, Hopa’da yalnızca
Milliyet Gazetesi’nde yayınlandığı kadarıyla mı bir gazetecilik yapmıştır?
Yoksa yakın takvime ilişkin başka bazı görüşmeler de yapmış mıdır? Hatırlarsınız
31 Mayıs 2011, Hopa için önemli bir takvimdir. Yaşanan olaylarda emekli öğretmen
ve ÖDP’li Metin Lokumcu’nun hayatını kaybetmiş, polis memuru Servet Erkan ağır
yaralanmıştı. Milliyet Gazetesi,
gazeteci Miraç Zeynep Özkartal’ın haberini 21 ve 22 Mayıs 2012 tarihlerinde yayınlamıştır. Bu
tarihten yaklaşık on gün sonrası, geçen yıl Hopa’da yaşanan olayların
yıldönümüdür.
Bu noktada yakın geçmişi hatırlamakta fayda var.
Gürcüstan- Türkiye sınırı Türkiye ve Gürcüstan Lazlarını da, Gürcülerini de ikiye
bölmüştür. Bunu bilmek gerekir. Sovyetler Birliği ve Türkiye arasındaki yakın
ilişki ve dostluk bu sınırı ortaya çıkarmıştı. Bu iyi komşuluk işleri
yaklaşık 1940 yılına kadar devam etti. Ancak Türkiye ve
Gürcüstan sınır bölgesindeki Lazlar ve Gürcüler açısında Sarp Sınır Kapısı’ndan
geçişler 1937’de sonlandı. İkinci Büyük Savaş öncesiydi. Türkiye Faşist Almanya
ile raksetmeye henüz başlamıştı!
Sovyetler Birliği ile Türkiye sınırı Sarp Köyünden geçiyor; Laz köyü
Sarpi’yi ikiye bölüyordu. Köyün yarısı Türkiye’de, yarısı Sovyetler Birliği’nde
kalıyordu. Burada, 1937’ye kadar bir Sarpi’den diğerine gündelik geçişler
sorunsuz devam etti. 1937 yılından 1989’un 31 Ağustos’una kadar Sarp Sınır
Kapısı gidiş-gelişlere kapalıydı. “Soğuk Savaş” yılları böyle geçti.
Anlayacağınız NATO ve VARŞOVA sınırı da bir Laz köyü olan Sarpi’den geçiyor ve bu köyü ikiye bölüyordu. 1968
doğumlu Mathias Rust’un 28 Mayıs
1987’de Moskova, Kızıl Meydan’a Cessna 172 B tipi uçakla inmesini
hatırlarsınız. Ardından Türkiye ile Sovyetler Birliği arasındaki Sarp Sınır
Kapısı 31 Ağustos 1988’de açılması gerçekleşti. Demek bu kapının artık kapalı
kalmasının hiçbir anlamı kalmamıştı ki, açılmasına birileri karar verdi. Bu çok
önemli bir gelişmeydi. Yalnızca sınırın her iki tarafındaki Lazlar ve Gürcüler
şunca yıl ayrılıktan sonra kavuşmakla kalmamış, her iki tarafın insanları derin
bir kültür şoku da yaşamıştı. Şimdi şapkamızı önümüze koyup düşünelim. Soğuk
Savaş yıllarında Türkiye’de Laz aydınları ve Gürcü aydınları var mıydı?
Kuşkusuz cılız da olsa vardılar. Ancak onların, Sarp Sınır Kapısı’nın
açılmasına yönelik bir özlemleri, bir düşünceleri, bir çabaları, bir
mücadeleleri oldu mu? Bunu deklere edebildiler mi? Bu sorulara “evet”
diyemiyorum. Bu konuda yazılmış, çizilmiş, ifade edilmiş bir beyanın olmadığı
anlaşılıyor. “Bir irade,” bu sınır kapısının 1988’de açılmasından yana tavır
koymuş ve kapı açılmıştır. Bu irade üzerinde durulmalı.
Yine 31 Mayıs 2011 tarihinde
Türkiye ile Gürcistan arasında pasaportsuz geçişler başlamıştı. Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, Gürcistan Devlet Başkanı Mikhael Saakaşvili ile geçişleri
başlatmıştı. Bu törenden hemen sonra, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hopa’da
partisinin mitingini yapmış ve miting sonrası bildiğimiz talihsiz olaylar
yaşanmıştı. 31 Mayıs 2011 ve sonrasındaki Hopa olayları, Sarp Sınır Kapısı’ndan
pasaportsuz gidiş-gelişler konusunu karartmıştı; konuşulmasını engellemiştir.
Bu konu hiç gündeme gelmedi; tartışılmadı. Her iki ülke arasında bu pasaportsuz
geçişler oldukça önemli ve desteklenmesi gereken bir uygulamaydı. Bu konuda da
Laz ve Gürcü aydınlarının bir çabası, mücadelesi oldu mu? Hayır? Akıllarına
bile gelmedi. Yine bir irade bu uygulamaya karar vermiş ve gerçekleştirmişti.
Şimdi filmi geriye saralım ve bir kez daha düşünelim: Gürcistan ile Türkiye
arasında böylesi önemli bir gelişmenin gerçekleştiği bir günde, 31 Mayıs 2011
tarihinde, Hopa’da talihsiz olayların yaşanması kimin hanesine yazılacak bir
başarıdır? Bu konu klasik sol- iktidar çatışmasının bir tezahürüyle açıklanabilecek
bir durum mudur? Şimdi, bazı Laz ve Gürcü aydınları bu olayların neresindeler?
Nasıl yorumluyorlar? Hele hele 31 Mayıs 2011’in yıldönümüne on gün kadar bir
zaman kala, Milliyet Gazetesi’nin yaptığı bu yayını bu yönüyle nasıl değerlendiriyorlar?
Böyle bir şey akıllarına hiç gelmiş midir acaba?! Milliyet Gazetesi’nin Batum’a
ilişkin bu son yayınını bir de bu açıdan değerlendirmeyi akıllarına
getirebilselerdi, aşağıda değineceğim dar grupçu davranışları
sergilemeyeceklerine kuşkum yok.
31 Mayıs 2011 tarihinde
Türkiye ve Gürcistan arasındaki Sarp Sınır Kapısı’ndan pasaportsuz gidiş-geliş
düzenlemesinin başlaması önemli bir gelişmeydi. Yalnızca iki ülke açısından
değil, Lazlar ve Gürcüler açısından da önemli bir gelişmeydi. Bu uygulamayı ve
bu uygulamanın yaşandığı gün Hopa’da çıkan talihsiz olayları Laz ve Gürcü
aydınları nasıl değerlendirdiler? Beyanları nedir? Yoksa herkese servis edilen
haberleri onlar da aynı şekilde mi algıladılar?! Bütün bunlar Laz ve Gürcü
aydınlarının kafa yormaları gereken önemli bir konu. İşte tam da bu noktada,
dün Galatasaray Lisesi önünde yaptığımız basın açıklaması oldukça önemlidir;
konuya bir anlam kazandırıyor.
Biz Laz ve Gürcü aydınları,
Galatasaray Lisesi önünde beraberce çok önemli bir duruş sergiledik. Bu duruşu,
yukarıda belirttiğim tarihsel süreç ve gelişmeler açısında anlamak ve
değerlendirmesini yapabilmek gerekiyor. Bu, Galatasay Lisesinin önünde durup
fotoğraf makinaları ve kameraların önünde poz vermekten öte, derinliği, anlamı
ve mesajı olan bir davranıştır. Ne büyük yazıktır ki, Milliyet Gazetesi’nin bu
yayınları karşısında, kendilerini aydın olarak bildiğimiz kimi Lazlar ve
Gürcüler tepki göstermeyerek sessizliklerini korudular. Bu durum kendileri
açısından büyük bir talihsizliktir. Böyle bir konuda dayanışma göstermeyecekler
de nerede dayanışma gösterecekler?! Bu basın açıklamasına kimilerinin dudak
büktüğünü biliyorum. Bunun sebebi kariyerizmdir, hasetliktir. Bilinmelidir ki,
kariyerizm iflah olmaz bir hastalıktır; toplumsal mücadeleye zarar verir.
Aslına bakarsanız bu basın
açıklaması Galatasary Lisesi önüne değil de, eş zamanlı oalarak hem Milliyet
Gazetesi hem de Basın Konseyi önünde yapılmalıydı.
Hangi etnik kökenden gelirse
gelsin; halklar, ülkeler arasındaki
yakınlaşma önemli bir gelişmedir. Dostluğa, kardeşleşmeye, bölgesel barışa
katkıdır. Konuya bu açıdan bakmak gerekir. Sol, bu konuyu ıskalıyor; bu ve
benzeri konulardaki yaklaşımı klişe üç-beş slogandan öteye geçemiyor. Bu da
bizim ülkemizin trajedisidir. Galatasaray Lisesi önünde “Türkiyeli Gürcüler
Platformu” adına yapılan bu basın açıklaması bi çok açıdan eleştirilebilir.
Buna kuşku yok. Bu basın açıklamasının yetersiz veya uzun olduğu da
düşünülebilir. Neden Laz ve Gürcü aydınlarının ortak bir bildiri
hazırlamadıkları da sorulabilir. Birilerinin birilerine gol atmak için böyle
davrandığı da iddia edilebilir. Ancak önemli bir nokta vardır ki, dün
sergilenen ortak duruş, Laz ve Gürcü aydınlarının gelecekteki nice beraber duruşlarının
da bir habercisidir. Geçen yıl, Hayri Hayrioğlu ve Ahmet Özkan Melaşvili’yi
İnegöl ve Hayriye’de beraber andık. 1 Mayıs 2012 İşçi Bayramı’nda beraber
yürüdük. 21 Mayıs 2012 “Çerkes-1864 Soykırım” yürüyüşünde yine beraberdik. 2008
Rusya Federasyonu- Gürcistan çatışmalarının yıldönümünde, önümüzdeki 7/8
Ağustos 2012’deki eylemi, anlamlı söylem
ve bir duruşla yine beraber gerçekleştirebilirsek, çok önemli bir süreci de
başlatabilmiş olacağız. Bütün bu etkinliklerin içinde Laz ve Gürcü aydınlarının
Çerkes aydınlarıyla da yine anlamlı söylem ve duruşlarla beraber ortak hareket
edebilmeleri önemli bir başka başlangıç olacaktır.
Ali İhsan Aksamaz,
27.05.2012
aksamaz@gmail.com
+
BASIN KONSEYİ’NE
ŞİKAYETÇİ:
Ali İhsan Aksamaz
(Akbıyık Değirmeni Sokak No: 33/B
34122 Sultanahmet- İstanbul)
ŞİKAYET EDİLENLER: Miraç Zeynep Özkartal
ve Milliyet Gazetesi
ŞİKAYET KONUSU:
Milliyet
Gazetesi’nin 21 Mayıs 2012 tarihli nüshasında“Özgürlük bahçesi mi?
Günahlar şehri mi?”-1 başlığıyla çıkan haber.
Şöyle ki;
1) Haber, daha başlığıyla Batum
kentini, baştan ahlaksızlıkların ve gayri meşru işlerin merkezi gibi
göstermekte ve okuyucuyu koşullandırmaya çalışmaktadır.
2) Batum’a giden Laz, Gürcü,
Hemşinli ve diğer Doğu Karadenizli vatandaşlarımız her an her türlü melaneti ve
ahlaksızlığı yapmaya hazır insanlar olarak gösterilmektedir.
TALEP: Batum, tarihin en
yakın tanığı kentlerden bir tanesidir. En yakın tarihlerden hatırlarsak; Batum,
Roma İmporatorluğu’nun vasalı Lazika (yani; Egrisi) Krallığı’nın önemli bir kentidir. Laz (yani;
Megrel) komutan Kakhaberi’nin
kentidir. Osmanlı Lazistan Sancağı’nın
da yönetim merkezidir. Sovyetler Birliği ile Türkiye’nin garantör olduğu
Acaristan Özerk Cumhuriyeti’nin yönetim merkezidir. Sokaklarında Lazcanın,
Gürcücenin, Ruscanın, Türkçenin, İngilizcenin özgürce konuşulduğu bir kenttir. Cami, sinogog ve kiliselerin
kentidir. Batum, yüzlerce yıldan beri
bir liman ve ticaret kentidir; bir çekim merkezidir. Emperyalist-kapitalizm her
şeyi kirletmektedir. Ancak “Özgürlük
bahçesi mi? Günahlar şehri mi?”-1 başlıklı haberi
hazırlayan ve yayınlayanların emperyalist-kapitalist vahşi saldırı ve kirliliğe
dikkat çekmek amacıyla bu haberi hazırlayıp yayımlamadıkları da açıktır. Kaldı
ki haberde anlatılanlar abartılıdır da.
Batum, bizden öncekilerden duyarak
büyüdüğümüz, çocukluk anılarımızın
tılısımlı anlatımlarının gizemli kentidir; Sokhum kenti gibi aidiyet
duygularımızın güçlü olduğu yerlerden bir tanesidir. Haberde yalnızca kişisel
ve kolektif hafızamıza ve geçmişimize
değil, Batum kentinin geleceğine ilişkin yanlış izlenimler oluşturulmaya
çalışılmaktadır. Batum’a ve insanlarına ilişkin yalan, yanlış, eksik bilgiler
de aktarılmaktadır Bütün bu sebeplerden dolayı,
adı geçen gazeteci ve Milliyet Gazetesi’nin şiddetle kınanmasını arz ve
talep ediyorum.
Saygılarımla
(24. 05 . 2012)
Ali İhsan Aksamaz
EKİ: Milliyet
Gazetesi’nin 21.05.2012 tarihli nüshasında yayınlanan haberin internet linki:
http://gundem.milliyet.com.tr/ozgurluk-bahcesi-mi-gunahlar-sehri-mi-1/gundem/gundemdetay/21.05.2012/1542888/default.htm
Jıneps Gazetesi'nin konuya ilişkin haberi:
"Gürcüler Milliyet’i protesto etti
Milliyet gazetesinin 21 Mayıs 2012 tarihinde manşetten verdiği, Gürcistan’daki Batum şehrine yönelik olarak "Günahlar Şehrine Giriş 1 TL" yazısı Türkiye’deki Gürcüleri derinden yaraladı. Gürcü platformlarından Milliyet gazetesi’ne tepki yağarken, bir de basın açıklaması yapılarak “Milliyet gazetesini okumayın” çağrısı yapıldı. Ayrıca Laz aydını Ali İhsan Aksamaz Basın Konseyine başvurarak, haberi yapan gazeteci ve Milliyet gazetesinin Konseyce kınanmasını istedi.
Türkiyeli Gürcüler Platformu bileşenlerince, haberin yazarı Miraç Zeynep Özkartal’a ve genel yayın yönetmenine protesto mailleri gönderdi ve Taksim Galatasaray meydanındaki basın açıklamasında tepkilerini dile getirdi. Basın açıklamasına Tanura Laz Kültür Dergisi genel yayın yönetmeni İsmail Bucaklishi ve Laz aydını-yazar Ali İhsan Aksamaz’ın dışında Çerkes aydınları da katılarak destek sundu.
Türkiyeli Gürcüler Platformu adına basın açıklaması yapan Fazlı Kaya’nın okuduğu metinde özetle şu görüşler dile getirildi:
“Milliyet Gazetesi’nin 21 Mayıs 2012 tarihli nüshasında ‘Özgürlük bahçesi mi? Günahlar şehri mi?’ başlığıyla manşetten vermiş olduğu,Anavatanımız-Atavatanımız Gürcistan’daki Batum şehrine yönelik Miraç Zeynep Özkartal’ın yapmış olduğu haber yazısı,başta Türkiye’deki Gürcüleri olmak üzere,Lazları ve Karadeniz halklarını derinden yaralamıştır.
Haber, daha başlığıyla Batum kentini, baştan ahlaksızlıkların ve gayri meşru işlerin merkezi gibi göstermekte ve okuyucuda önyargı oluşturmaktadır.
Batum’a giden Laz, Gürcü, Hemşinli ve diğer Doğu Karadenizli vatandaşlarımız her an her türlü melaneti ve ahlaksızlığı yapmaya hazır insanlar olarak gösterilmektedir.
Bu haber ile bir ülkeyi,kenti ve halkı hedef alan bu yaklaşımın nasılda ırkçı-faşist olduğu, halklar ve ülkeler arasında kin ve nefret tohumları ekmeye çalıştığı görülmektedir.
Sokaklarında Gürcücenin, Lazcanın,Rusçanın,Türkçenin, İngilizcenin özgürce konuşulduğu bir kenttir. Cami, sinagog ve kiliselerin kentidir.Batum, yüzlerce yıldan beri bir liman,ticaret ve kültür kentidir; bir çekim merkezidir. Kafkasya’nın Paris’idir.
Milliyet Gazetesi,atalarımızın yaşamış olduğu bu kenti anlatan bu haberle tarihi-kültürel değerlerimizi ayaklar altına alarak "pislik" bulaştırmak istemiştir. Milliyet gazetesi Emperyalist-kapitalist sistemin kokuşmuşluğunun bir göstergesi olarak halkları ve kültürlerini "çamur at izi kalsın" mantığı ile kirletmeye çalışmaktadır. Bilinmesi gereken şudur ki: İstanbul ne kadar "kirliyse",Batum’un da o kadar "kirli" olmadığını düşünüyoruz.. Milliyet Gazetesi’nin bu haberi, yalnızca Gürcülere, Lazlara hakaret etmekle kalmıyor; onların tarihine, kültürlerine ve atalarına da kara çalmaya çalışıyor. Kültürel, turistik ve ticari amaçla bu kente giden Karadeniz haklarını da aşağılamış oluyor. "
https://www.demokrathaber.org/yasam/turkiyeli-gurculer-milliyeti-protesto-etti-h9065.html
https://www.kitapyurdu.com/yazar/ali-ihsan-aksamaz/367.html
https://www.kitapyurdu.com/yazar/ali-ihsan-aksamaz/367.html