“Hıristiyan Türkler ve Papa Eftim”
Büyük teyzemin bahçe içinde iki katlı ahşap bir evi vardı. Alt
kattaki odaları, öğrencilere kiraya veriyordu. Bu kiracılar daha ziyade
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencileriydi.
Sanırım 1968’di. Bir gün bize geldiğinde şöyle
dediğini hatırlıyorum:
- Bahçe tarafındaki odayı iki öğrenci kiraladı. Temiz çocuklar. İkisi de Karaman’dan.
Karaman’ın adını ilk o zaman duydum. Sonra
okuldaki derslerden öğrendim; Karaman, Konya’nın ilçesiymiş.
Aradan yıllar geçti.
“2000’e
Doğru Dergisi”nin 1991/ 38. sayısında “İşte Türkiye’nin etnik haritası” başlıklı
bir haber yayımlandı. Ardından da bu dergi, bu etnik gruplarla ilgili bir yazı
dizisi yayımlamaya başladı. “2000’e Doğru Dergisi”nin bu yazı dizileri daha
sonra Hâle Soysu’nun imzasıyla “Kavimler Kapısı” adıyla 1992 Kasım’ında “Kaynak
Yayınları” tarafından kitaplaştırıldı. Kitap, “Karamanlılar”dan bir etnik grup olarak
bahsediyordu; şaşırdım. Konuyu kendimce, o zaman ulaşabildiğim kaynaklardan
araştırmaya çalıştım.
Kitaptaki “Karamanlı” tanımlaması, bugünkü
Karaman İli’nde yaşayanları ifade etmiyor.
Osmanlı Ülkesi’nin o günkü “millet”
tanımlamasına göre, “Rum-Ortodoks
Kilise”ne bağlı İç Anadolu Ortodoks Hıristiyanları “Karamanlı” adıyla da anılıyor.
Zamanın “Rum-Ortodoks Kilise”ne bağlı diğer
Hıristiyanlar gibi, “Karamanlılar” da T.B.M.M. Hükümeti ile Yunanistan Hükümeti
arasında imzalanan 30 Ocak 1923’de
tarihli “Nüfus Mübâdelesi Anlaşması” ardından Anadolu’dan mübâdeleye tâbi
tutuldular. “Karamanlılar”
“Kapadokya”da; esas olarak Burdur, Bursa, Isparta, Konya, Nevşehir, Aksaray, Kayseri, Sivas,
Tokat, Yozgat’ta; Sille, Ihlara Vadisi, Ürgüp, Göreme, Derinkuyu, Akşehir,
Ereğli, Ermenek ve diğer yerleşim birimlerinde yaşarlarmış.
Bu “Karamanlılar”ın en belirgin özelliği
anadillerinin Türkçe olması.
Bu makalemde Foti Benlisoy ile Stefo
Benlisoy’un kaleme aldıkları ve “İstos Yayınları”ndan çıkan “Türk
Milliyetçiliğinde Katedilmemiş Bir Yol ‘Hıristiyan Türkler’ Ve Papa Eftim” adlı
kitabı kısaca tanıtacağım:
“İsmet Paşa Venizelos geldiler,
Trampa yapmaya karar verdiler,
Acap bunu bi ferde mi sordular
Dünya kurulalı görülmemiştir.”
Foti Benlisoy ile Stefo Benlisoy’un kitabı 368
sayfa; bölümleri şöyle: Giriş, Birinci Kısım ( Kâbus yahut Mit: Papa Eftim
Efendi; Türk Ortodoksluğunun İnşası; Nüfus Mübadelesi ve “Eksodus”; Papa Eftim
İstanbul’da), İkinci Kısım ( “Anatolluları Dalmış Oldukları Uykuda Uyandırmak”:
Anadolu Ortodoksları ve Yunan Milli Cemaati; “Hıristiyan Türkler”; Laiklik ve GayrımüslimTürkler:
Gagavuzlar Vakası), Sonsöz ve Kaynakça.
Kitabın, zengin kaynakçası, konuyu çeşitli
cephelerden araştırmak isteyenlere de büyük bir kolaylık sağlıyor.
Yüzyıl önceki Anadolu’nun demografik yapısı
konusunda bilgi edinmemize kaynaklık eden bu kitap, Türkiye’de hemen hiç
tanınmayan (Pavlas Karahisaridis) Papa
Eftim’i ve kurucusu olduğu “Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi”nin kuruluşuna
ilişkin ayrıntılı bilgiler veriyor.
(Pavlas
Karahisaridis) Papa Eftim, 1884’de, Yozgat-Akdağmadeni’n İstanbulluoğlu Köyü’nde
doğar. “Rum-Ortodoks Ruhbanlık Okulu”na gider; 1912’de
Diyakos, ve 1915’te papaz seçilir,“Eftim” adını alır ve Akdağmadeni’ne atanır.
Daha sonra “Rum- Ortodoks
Kilisesi”nden ayrılan (Pavlas Karahisaridis) Papa
Eftim, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Anadolu’nun işgaline karşı tavır alır ve
Ankara T.B.M.M. Hükümeti’ni destekler.
Yozgat’tan komşusu (Çerkes) Ethem Bey vasıtasıyla Mustafa Kemal Paşa ile
tanışır. 23
Nisan 1920’de T.B.M. Meclisi’nin açılışında da dua eder. Yayımladığı “Anadolu’da Ortodoks
Sadası” adlı dergiyle “Kuvay-ı Milliye Hareketi” ni destekler.
Kurtuluş Savaş’ın sonrasında kendisine “İstiklâl Madalyası”
verilir ve “Gazi Maaşı” bağlanır. Yunanistan Hükümeti ile imzalanan
“Mübâdele Anlaşması”yla Anadili Türkçe olan Ortodoksların da mübadele’ye tâbi
tutulmasıyla “Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi” çok büyük ölçüde cemaatsiz kalır.
Gazeteci- yazar
Cazim
Gürbüz,” Bayburt Postası”nda yayımlanan makalesinde Cumhurbaşkanlarımızdan Celâl Bayar’ın bir tanıklığı aktarıyor:
“Celal Bayar bir gün Hamdullah Suphi’ye, “Bilir misin
Hamdullah, Atatürk'ün son yıllarda en büyük üzüntüsü ne idi?” diye
sorar. Hamdullah Suphi bilmediğini söyleyince, cevabı kendisi verir: “Anadolu’dan
binlerce Hıristiyan Türk’ü göndermiş olmasıydı. “Paşam yapmayın, yollamayın,
bunlar özbeöz Türk”tür dedim. Kendisine kitaplar gönderdim, fakat dinlemedi.” (09 V 2018).
Kuşkusuz Ortodoks Hıristiyanlar’ın “etnik
kökeni”ne ilişkin çeşitli değerlendirmeler yapılmaktadır. Ancak “etnik köken”
konusu, bu makalemizin konusu dışında. Asıl üzerinde durulması gereken, bu
insanların doğdukları ve büyüdükleri Anadolu topraklardan neden mübâdeleye
tutuldukları ve Yunanistan’da da anadilleri Türkçe’nin neden yok edilmeye
çalışıldığıdır. Günümüzde yapılan “etnik köken” tartışmaları, Ortodoks
“Karamanlar”ın geçmişte yaşadıkları trajediyi gözlerden kaçırmaktadır.
Tarihçi-
yazar İlber
Ortaylı, Erdek’te düzenlenen bir söyleşide mübâde konusunda şöyle diyor:
“Nüfus
mübadelesi dram ve hiçbir zaman kapanmayacak bir yara. Mübadele, akıllı bir
ekonomik önlem değildir. Başka ülkeye göçmen gönderen ülke mahvolur, ekonomisi
derin bir yara alır.” (Millî Gazete, 23 VIII 2017).
Mübâdeleye tabi tutulan Anadolu’nun bütün “Rum-Ortodokslar”ının
ekonomi alandaki katkıları da; üretim, ticaret ile kültür, sanat vb. diğer
alanlardaki köklü katkıları da, bu “etnik köken” tartışmalarıyla gözlerden
kaçmaktadır. Mübâdele öncesi Anadolu’nun “Rum- Ortodokslar”ının önemli bir
bölümünün tüccar, zanaatkâr, orta ölçekte sanayici oldukları da bu
tartışmalarla gözden kaçmaktadır. Bütün “Rum- Ortodokslar” mübâdillerin bu
özellikleri ve “Düyun-u Umumiye”nin
Osmanlı Ülkesi üzerindeki etkileri anlaşılmadan yapılan “etnik köken”
tartışmaları konuya daha da anlaşılmaz hale getirmektedir. Anadolu’nun
binlerce yıllarda kendi doğallığında içinde oluşmuş çeşitli alanlardaki
dengesi, bu mübâdeleyle altüst olmuştur.
“Lozan Barış Konferansı”nda öncelikle sığınmacılar ve esirler
konusu görüşülür. Büyük Britanya temsilcisi Lord George Curzon’un teklifi ve
“Milletler Cemiyeti” Mülteciler Yüksek Komiseri
Norveçli Fridtjof Nansen’in hazırladığı raporla Yunanistan’daki yerleşik
Müslümanlar ile Anadolu’da yerleşik “Rum-Ortodokslar”ın mübadelesi konusunda önce
bir sözleşme imzalanır; çalışmayla ilgili komisyonlar oluşturulur. Bu
mübâdelede göz önünde bulundurulan “etnik köken” değil, “din”dir.
Kitabın
yazarlarından tarihçi Stefo Benlisoy, “Agos Gazetesi”nden Ferda Balancar’a “Karamanlı” “Rum- Ortodokslar’ın mübâdele
sebeplerine ilişkin şöyle diyor:
“Lozan Antlaşması
sürecinde yapılan görüşmelerde, ilk aşamada İç Anadolu’daki Türkçe konuşan
Ortodoksların ülkede kalması noktasında genel bir mutabakat var. Bir süre sonra
tartışma Ekümenik Patrikhane’nin geleceği noktasında tıkanıyor. Türk tarafı
Ekümenik Patrikhane’nin İstanbul’da kalmasını kesinlikle istemiyor ama sonunda
bunu kabul etmek zorunda kalıyor. Patrikhane İstanbul’da kalınca da Anadolu’da
ona güç verebilecek bir toplumsal kesimin var olmasını istemiyorlar. Bu nedenle
Türkçe konuşan Ortodoksların da Mübadele’ye tâbi olmasında karar kılıyorlar.
Türk tarafı, Patrikhane’yi Türkiye’den gönderememiş olsa da Anadolu’daki
potansiyel toplumsal tabanını yok etmek istedi ve Mübadele ile bunu da başardı.
İlginç olan, Türk milliyetçi tarih anlatısında Türk oldukları hakkında
neredeyse hiçbir şüphe olmayan Türk Ortodokslarının Mübadele ile dışlanmış
olmaları.” (05 XI 2016).
“Karamanlılar”ın
bu mübâdele öncesinde de, İç Anadolu’dan Anadolu’nun başka bölgelerine ve
Çarlık Rusya’sı topraklarına göç ettiklerini biliyoruz.
Anadolu’dan mübâdeleye tâbi tutulan Ortodoks
“Karamanlılar”ın konuştukları dil “Karamanlıca”, “Karaman(lı)
Türkçesi” ve “Karamanlidika” diye de adlandırılıyor. “Yunan Alfabesi”yle birçok
“Karamanlıca” eserin yayımlandığı da biliniyor.
“Karamandan” adlı internet
sitesinde “Karaman Yakın Tarihinden” başlıklı makalesi yayımlanan Adem
Kocatürk, “Ortodoks Karamanlılar” ve “Karamanlıca”ya ilişkin şöyle diyor:
“Osmanlı Belgelerinde “Zımmiyan-ı
Karaman” ya da “Karamanian” adıyla anılan “Karamanlılar”, bazı değişikliklerle
“Yunan Alfabesi”ni kullanmışlar ve “Grek harfleri”yle Türkçe olarak
yazmışlardır. 18. yüzyıldan başlayarak Türkiye ve Avrupa’da bazı kitaplar
yayınlamışlardır. Patrikhane, “Kilise”ye bağlı kaldıkları sürece “Karamanlıca”
din kitaplarının yayımlamasını olağan bulur. Evangelinos Misailidis’in 1851’de
İstanbul’da yayınlamaya başladığı “Anatoli Gazetesi” Karamanlıca’nın kök
salmasına büyük bir katkıda bulunur.” (41
II 2012).
Mübâdil “Rum-Ortodoks Karamanlılar”,
Yunanistan’da dışlandılar ve anadilleri Türkçe’yi konuşmaları da hoş görülmedi;
ötekileştirildiler. Ötekileştirilmelerinin sebebi anadillerinin Türkçe
olmasıydı; “Türk tohumu” diye aşağılanıyordular.
Tarihçi- yazar Renk Özdemir, “Millî Folklor Dergisi’nde
yayımlanan “Gelveri’den Nea Karvali’ye Ortodoks Karamanlılar” başlıklı
makalesinde, 1931 doğumlu Paisiyos Papadopoulos’un bir tanıklığını aktarıyor:
“Bizim
köyde benim yaşımdan biraz daha büyük olanlar (da), 1-2 sene Urum mektebine,
Urumca öğrenmeye giderlerdi…Türkçe konuşurduk… onun için lisan mektebine
götürürlerdi bizi…5, 6, 7 yaşları… giderdik mektebe bir iki saat... mecbur
ama... Urumca öğrenelim diye daskalos yasak ederdi Türkçe konuşalım. Mektebe
girdiğimizde, eğer ki arkadaşın o Türkçe konuştu der ise, dayak atardı,
koymazdı eve gidelim. Çok korkardık, dışarda konuşmazdık Türkçe. Sadece… evde
konuşurduk Türkçe” (2015/108).
Zamanın oyun kurucu büyük
devletlerinin jeopolitik oyunları ve dayatmalarının “Girit(li)ce” konuşan
Müslüman Giritliler gibi, Türkçe konuşan
“Karamanlı” “Rum- Ortodokslar”ın kaderini de yönlendirdiğine ve onlara
trajediler yaşattığına artık hiç kuşku yok.
Foti Benlisoy ile Stefo Benlisoy’un “Türk
Milliyetçiliğinde Katedilmemiş Bir Yol ‘Hıristiyan Türkler’ Ve Papa Eftim” adlı
kitabını mutlaka okumalısınız.
Bir sonraki makalemde
buluşmak üzere sağlıcakla kalın!
(2 II 2020)
Ali İhsan Aksamaz
aksamaz@gmail.com
https://sonhaber.ch/hiristiyan-turkler-ve-papa-eftim/
https://www.kitapyurdu.com/yazar/ali-ihsan-aksamaz/367.html
https://www.kitapyurdu.com/yazar/ali-ihsan-aksamaz/367.html