31 Mart 2020 Salı

Kuban Kural’ı selâmlıyorum








Kuban Kural’ı selâmlıyorum


Kuban Kural ile Kafkasyalıların kimlik mücadelesi içinde tanıştım; tanıdım. Basına yansıyan haberler ve sosyal medyadaki iletişimlerden öğrendiğime göre, kendisi ölüm tehditleri alıyormuş. Bu tehditleri yapanlar kimlerdir? Ne amaçla bunu yapıyorlar? Neyi hedefliyorlar? Bilemiyoruz. Bütün bunları ortaya çıkarmak bizim görevimiz dışında. Ancak bir aydın duyarlılığıyla, Kafkasya davasına ve Kafkasyalıların kimlik mücadelesine sevdalı bu arkadaşımızın yanındayız.

Bu makaleyi de Kuban Kural’ın mücadelesini desteklemek ve dayanışma içinde olduğumu belirtmek amacıyla kaleme alıyorum. Kuban Kural, ait olduğu kimliğinin inançlı ve yılmaz bir savunucusudur. Kendisi 2014 yılında Soçi’de yapılacak olan Kış Olimpiyatları’na karşı çalışmalar yürüten bir Şapsığ, bir Çerkes aydını. “NoSochi2014” adlı inisiyatifin üyelerinden. Kafkasya Forumu üyesi ve “Yeni Anayasa Platformu”nda görev yapıyor. Kuban Kural, Duygu Ardıç ile beraber İMÇ TV’de “Marje” adlı programı da sunuyor. Şu an itibarıyla 30 program hazırladılar ve İMC TV’de sundular. Çerkes Coğrafyası, Çerkes tarihi, Çerkes örgütlenmeleri, Çerkes dilleri, Çerkes kimliği, kimlik mücadelesi vb. önemli konularda bilgi edinmek isteyenler “Marje” programının kayıtlarını internet üzerinden de izleyebilirler. Mert Selek ve Özgür Aktekin’in de katkılarıyla hazırlanan “Marje” adlı programın 30 kaydına, youtube’ta “marjeimc” yazarak ulaşabilirsiniz.

Türkiyeli Çerkeslerin dergi yayıncılığı tecrübesi yüzyıl öncesine dayanıyor. Kuban Kural ve arkadaşları İMC TV’deki bu programlarıyla Türkiye’deki çok önemli bir ilke imza attılar. Çerkeslerle ilgili her konuyu daha geniş kitlelere taşıma imkanı buldular ve ciddiyetle yayınlarını sürdürüyorlar. “Marje”de sunulan programlarla bildiklerimizi hatırladık, bilmediklerimizi öğrendik. Bu sebeple başta Kuban Kural olmak üzere katkısı bulunanlara müteşekkiriz. Türkiye’nin kimlikleri konusunda duyarlı davranan ve destek sunan İMÇ TV’nin de yardımlarını unutmak mümkün değil.

Çerkeslerin haklarını ve kimlik mücadelesini yürüttüğü için Kuban Kural’ın böyle muamelelere uğraması bir ilk değil. Hatırlanacağı üzere; Erol Bilbilik Haftalık Haber-Yorum Dergisi Aydınlık’ın 2 Haziran 2002 / 776. sayısına “Menhus Bir Plan” başlığıyla bir makale yazmıştı. Erol Bilbilik makalesinde, “sürgün”ün 138. Yıldönümünü anma çalışmalarını yürüten “Demokratik Çerkes Platformu”nu suçluyordu. Bu “sürgün”ü anma gününün ilerde Çerkes soykırımını anma gününe dönüştürülmesinden korkuyor ve Rusya adına kaygı duyuyordu!
Oysa Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin, “Sürgün”ün 130. Yıldönümü olan 21 Mayıs 1994 tarihinde şöyle diyordu: “Geçtiğimiz asırda Kafkasya topraklarının paylaşımı için Rusya İmparatorluğu, İngiltere, Fransa, İran ve Osmanlı imparatorluğu arasındaki çekişmeler bize uzun yıllar önceki acı olayları anımsatıyor. Tüm bu devletler, Dağlı halkların çektikleri acılardan dolayı manevî sorumluluk altındadır.

Kafkas Savaşlarındaki büyük can ve mal kaybından dolayı bugün Rusya insanları derin üzüntü duymaktadır. Bu savaşlar esnasında veya savaşın yol açtığı kötü koşullar nedeniyle veya anayurtlarından sürülürken yabancı ülke topraklarında yaşamını kaybeden tüm insanları saygı ile anıyor, topraklarının bol olmasını diliyorum. Uzun yıllar önce meydana gelen bu olayların yeni nesiller tarafından unutulmamasını ve bizlerin bu tür felâketlerle bir daha karşılaşmamamızı diliyorum.

Ülkedeki politik havaya uygun olarak, tarihin çeşitli dönemlerine ve 1820-1860'lı yıllarda meydana gelen Kafkas Savaşları’na ilişkin değişik bakış açıları vardır. Demokratik hukuk devleti prensiplerinin ve insanî değerlerin bugünkü Rusya’da Kafkas Savaşları’nın objektif olarak değerlendirme zamanı gelmiştir. Bu savaşlarda Kafkas halkları yaşamlarını, özgürlüklerini ve ulusal varlıklarını korumak için kahramanca mücadele etmişlerdir...”
Genç kuşakların, kendilerini bugüne taşıyan maddi ve manevi değerlerini sahiplenmek, geliştirmek ve kurumsallaştırarak gelecek kuşaklara aktarmak gibi bir hak ve görevleri vardır. Bu meşrudur. Herkesin geçmişiyle yüzleşmesi ve hesaplaşması gerekiyor. İşte bu noktada Kuban Kural’ın duruşu ve mücadelesi anlamlıdır.
Kuban Kural’ın yanında durmak haklı mücadelesinde ona destek vermek oldukça önemlidir. Ahmet Özkan Melaşvili, Gürcü ve Laz kimliğine ilişkin ilk yazılarını Çerkes dergilerinde yazmıştı. 1968’de Ahmet Özkan Melaşvili “Gürcüstan” adlı kitabı yayınlarken kimi Çerkes, Abhaz ve Laz aydınlarından da destek almıştı. Bunları biliyoruz. Çerkesler, Gürcüler, Abhazlar, Lazlar, Çeçenler 1960’lı yıllarda el yordamıyla bir şeyler öğrenmeye ve yayınlamaya başladıklarında birbirlerinden yardım görüyorlardı.

Yakın tarihte de Çerkeslerin, Gürcülerin, Çeçenlerin, Abhazların, Lazların dayanışmalarına da tanık olduk. Bunun en güzel örneği isim babası olduğum “Kafkasya Yazıları”dır. Laz dili, tarihi ve kimliği üzerinde yazmaya başladığımda dayanışma gösterip bana sayfalarını açan “Özgür Gündem”, “Alaşara”, “Yeni Kafkasya”, Çveneburi” ve “Jineps” adlı yayın organlarını unutmak mümkün değil. Aynı dayanışmayı yeni anayasa çalışmaları sırasında da gördük. 1 Mayıs 2012’de Taksim’de Gürcüler, Çerkesler, Lazlar yine birlikteydik. Bu yıl 21 Mayıs 2012 anmalarında yine birlikte Taksim’deydik. Aynı duyarlılığı 5 Temmuz 1980’de katledilen Ahmet Özkan Melaşvili’yi anmada da gösterebilmeliyiz.

Türkiye’deki Kafkasyalıların ve aydınların ihtiyaç duydukları en önemli şey dayanışma ve kardeşleşmedir. Bu kardeşleşmeyi Kuban Kural’ın yanında durarak gösterelim. 11 Haziran 2012 Pazartesi günü saat 13:00’de İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde Kuban Kural’a destek olmak için yapılacak basın açıklamasına katılalım.


 (07.06.2012)

Ali İhsan Aksamaz
aksamaz@gmail.com


“Romani nç̆aralobaşi irişen ʒ̆oxlemxtimu noʒ̆ile ren!”

      “Romani nç̆aralobaşi irişen ʒ̆oxlemxtimu noʒ̆ile ren!”     [ Goʒ̆otkvala : Ma A. Cengiz Bukeri doviçini dido ʒ̆anapeş ʒ̆oxle...