Kafkasyalı
Aydınlara Açık Mektup
(8 Ağustos 2008’i Hatırlarken Aklıma Gelenler)
Kafkasya bilinen tarihinin en eski günlerinden bugüne kadar hep acı çekti.
İnsanlar acı çekti, inançları, dilleri, kültürleri, kimlikleri acı çekti.
Dağlar, ovalar acı çekti. Kuşlar, balıklar, böcekler acı çekti. Meyveler ve
sebzeler de. Bütün bu büyük acıların kaynağı Kafkasya’yı, halkını
sömürenlerdir. Kafkasya’yı sömürmek için gelen yabancılar ve onların
işbirlikçileri, bütün kötülüklerin kaynağıdır.
Kafkasya’nın kaderi hiç değişmedi. Bugün de aynı acılar çekiliyor. İşte
ondandır ki, insanlar birbirlerine küskündür. Küskün olan yalnızca insanlar
değil. Dağlar, ovalar da küskündür. En son olarak, Sovyetler Birliği’nin
çözülme sürecine girdiği dönemde insanlar kırdılar birbirlerini Güney
Osetya’da, Abhazya’da ve daha nice yerde. Güney Osetya’da, Abhazya’da insan
insanı kırdı, sürdüler birbirlerini topraklarından. En son 2008’de yaşadı
Kafkasya kini, çatışmayı, intikamı. İnsan insanı yine kırdı ve yine insan
insana küstü, yine kinlendi. İnsanın insanı kırması, topraklarından sürmesi ve
kinlenmesi ne zaman son bulacak? Ne zaman Kafkasya ve Kafkasyalılar; tarih
kadar eskisiyle, gelip sonradan yerleşeniyle, ne zaman barış, huzur ve
mutluluğu görecek?! Ne zaman birlikte üretip, ne zaman adilce paylaşacaklar?!
Kafkasya’nın bütün dilleri, kültürleri, dinleri ne zaman yan yana sonsuza kadar
yaşayacak?!
Sovyetler Birliği döneminde, öyle veya böyle insanlar birbirlerine bu kadar
hiç yabancı olmamışlardı. 70 yıl yan yana yaşadılar beraber. Ama yine de
kırdılar birbirlerini, sürdüler topraklarından sonra da.
“Soğuk Savaş” sonrası zuhur eden çirkin politikacılar halkları birbirine
kırdırıyor Kafkasya’da. Bu, Kafkasya’ya hiç huzur gelmeyeceğini gösteriyor.
Kafkasya’da, özellikle Sovyetler Birliği döneminde, halklar arasında ekonomik,
kültürel ve emekdaşlık temelinde bir ilişki gelişmiştir.
Bu ilişkiler devam ettirilmelidir; geliştirilmelidir. Abhazya’da da, Güney
Osetya’da da yaşanan çirkinliklerin sebebi emperyalizmdir. Gerek 1990’lı
yılların başında ve gerekse de 2008’de yaşanan sürgünler konusunda
düzenlemelere gidilmelidir. Yerlerinden edilen halklar, ön koşulsuz ve derhal
eski yurtlarına ve evlerine, komşularına dönebilmelidir. Sınırların
düzenlenmesi, özerk cumhuriyet, özerk bölgeler konusu sonraki konudur.
Sürülenler eski yurt, ev ve komşularına döndükleri zaman bütün bu diğer
sorunlar daha kolaylıkla çözümlenebilecektir.
Kafkasya, ancak bağımsız ve bağlantısız olursa huzuru görür. Bu şimdilik
bir ütopyadır. Ancak yerel aydınlar, yerel politikacılar akıllı olmak
zorundadırlar. Dünya, bölge dengelerini göz önünde bulundurmak zorundadırlar.
Rus düşmanlığıyla bir yere varılamayacağı açıktır. Hıristiyan ve Musevi
düşmanlığıyla da öyle.
ABD’nin desteğiyle ve NATO’yu Kafkasya’ya Rusya Federasyonu’nun burnunun
dibine sokmakla da bir yere varılamayacağı açıktır. Kafkasya’daki sorunlara
dışardan güçleri müdahil etmeye çalışmak ise, politikacıların halklarına
yaptıkları en büyük düşmanlıktır. Türkiye’de yaşayan Kafkasyalılar, Kafkasya’ya
“Kafdağı” masalları duygusallığıyla değil, somut gerçeklik penceresinden
bakmalıdırlar.
Ali İhsan Aksamaz, demokrathaber.org, 08 Ağustos 2011