27 Kasım 2019 Çarşamba

Laz Aydınlarının Yayıncılık Faaliyetleri




Laz Aydınlarının Yayıncılık Faaliyetleri


Lazlar, coğrafî olarak hem Türkiye’nin Doğu Karadeniz Bölgesi’nin ve hem de Gürcistan’ın Güney Batı Kafkasya Bölgesinin yerli halkıdır. Yine aynı coğrafyanın yerli halkı olan Megreller ile yakından akrabadırlar. Türkiye Lazları, bölgenin Osmanlı yönetimine geçmesiyle birlikte Müslümanlaşma sürecine girdiler. Megreller ise, ilk Hıristiyan halklar arasında sayılır. “Laz”, Roma/ Bizanslıların onlara verdiği addır. Akrabaları olan Gürcüler ise, onlara “Megrel” adını veriyordu. “Laz” adı ile Müslümanları, “Megrel” adıyla ile Hıristiyanları zamanla özdeşleşmiş ve birbirlerinden kültürel olarak da başkalaşmıştır. Ne var ki, Gürcüstan Lazlarının önemli bir kesimi,  atalarının eski dinleri olan Hıristiyanlığı geçtiğimiz yıllarda büyük ölçüde yeniden seçmişlerdir. Lazca ve Megrelce, Zan/ Kolkh Dilinin günümüzde yaşayan iki temsilcisi olarak bilinir. Lazca- Megrelce, Gürcüce ve Svanca’ya akrabadır.

Lazlar; Gürcüstan’ın yanı sıra, Abhazya ve Rusya Federasyonu’nda da yaşarlar. Lazlar, Türkiye’de yerlisi oldukları Doğu Karadeniz Bölgesi’nin yanı sıra Marmara Bölgesi’ndeki Muhacir Laz Köylerinde de yaşarlar. Bunlar 93 Harbi olarak da bilinen 1877- 78 Osmanlı- Rus Savaşı mağduru Muhacir Lazlardır.   

Lazlar, aynı Megrel kardeşleri gibi, binlerce yıl öncesinden günümüz kadar imparatorlukların ve son iki yüz yıldır da emperyalistler ve onların beslemesi siyasî kadroların hışmına uğradılar; ekonomik, sosyal, dinsel, kültürel, dilsel zulümlere uğradılar. 
Son yüz yıldır, Laz dili ve bununla birlikte de Laz kimliği  ağır yaralar aldı. Gel gör ki, Lazca ve Laz kimliği günümüze kadar yaşadı. Lazların tarihi, Megrellerin tarihidir; Gürcülerin, Svanların, Abhazların, Çeçenlerin, Çerkeslerin, bütün Kafkasya halklarının tarihidir. Bu halklar; Müslüman veya Hıristiyan olsun, onların geçmişlerini ayırmak mümkün olmadığı gibi, geleceklerini ayırmak da mümkün değil. Türkiye’de yaşayanları olsun, Kafkasya’da yaşayanları olsun, dil ve kimliklerini koruyarak kardeşleşmeye mecburdurlar.

Lazlar, Türkiye’de Kemalizm ve Sovyetler Birliği’nde ise Stalinizmin hışmına uğrayarak, ciddî bir asimilasyona tabi tutuldular. Mustafa Kemal Paşa, 1 Mayıs 1920’de Birinci Meclis’te yaptığı konuşmasında Çerkesler ve diğer halkların kimlikleri yanı sıra Lazların da kimliğini tanımıştı. Ancak Kemalizm ve onun siyasî organizasyonu olan CHP bütün kimlikler gibi Laz kimliğini de asimile etmek için bütün imkânları kullandı. Yalnızca “Lazistan” adı değil, süreç içinde Laz köylerinin adları bile değiştirildi.
Abhazya ve Acaristan’da yaşayan Sovyetler Birliği Lazları, Sovyet yönetiminin ilk yıllarında önemli kazanımlar elde ettiler: Lazca Anadil Okulları, Lazca ders kitapları, Lazca Gazete ve Lazca Tiyatro. Abhazya’da yaşayan Lazlar desteklendi.
Abhazya Hükümeti,yoksul  Lazlara Oçamçire Limanı civarında Skurça’da  büyükçe bir arazi verdi. Yoksul Lazlar, burada “Kızıl Lazistan Kolhozu”nu oluşturdular. Ne var ki, Stalin yönetimi Lazların bu kültürel haklarını ortadan kaldırdı. Diğer halklar gibi Lazlar da zulüm gördü. Abhazya Lazlarından çok önemli bir kısmı Türkiye’ye göçetmek zorunda kaldı. Bir kısım Acaristan Lazı da Stalin’in zulümünden paylarına düşeni çekti. Stalin’in Abhazya önderi Nestor Lakoba’yı tasfiye etmesiyle birlikte, Abhazya Lazları da önemli bir desteklerini kaybetti.

Kuşkusuz hem Osmanlı Laz aydınları hem de Sovyetler Birliği Laz aydınları, Laz halkının ekonomik, siyasî, sosyal, kültürel vb. benzeri haklarını savunmak ve kimliklerini geleceğe taşımak için insan üstü çabalar gösterdiler. Türkiye’de Kemalizm ve Sovyetler Birliği’nde Stalinizm, Laz kimliğinin geleceğe kurumsal olarak taşınmasını engellemekle kalmadı, Laz aydınlarının geçmişteki mücadele ve yayın faaliyetlerine ilişkin bilgileri de ortadan kaldırdılar, imha ettiler. Laz halkını öndersiz bıraktılar. Kemalist ve Stalinist yönetimler Nazilerden de öğrendikleri  zalimane yöntemlerle Laz Halkına karşı “kültürel soykırım” uyguladılar.  Kemalist CHP yönetimi ve Stalinist KP yönetimi, birbirlerine benzer yöntemlerle muhaliflerini susturdular.

Ardından gelen İkinci Dünya Savaşı ve”Yalta Konferansı” ile  “Soğuk Savaş” yılları boyunca Laz dili ve kimliği baskı gördü; insanlar dil ve kimliklerinden utanır hale getirilmeye çalışıldı. Ancak ne Kemalizm ve ne de Stalinizm tamamen başarılı olabildi.

1937’de kapatılan Sarp Sınır Kapısı 1988 Ağustos’unda yeniden açıldı. Sovyetler Birliği ve Türkiye Lazları tekrar kucaklaştı.1991 sonu itibarıyla Sovyetler Birliği çöktü. “Soğuk Savaş” da bitti.

Lazlar, Sovyetler Birliği içinde özerk cumhuriyet veya özel bölgesi olmayan halklardandır. Önceden var olan “Kültürel Hakları” da kısa bir süre sonra Stalin Yönetimi tarafından iptal edildiği için, Laz dilinde yayınlanmış fazlaca eser yoktur. Lazların “Kültürel Haklar”a sahip oldukları dönemde Abhazya’da yayınlanmış eserlere ulaşmak ise, bazı sebeplerden hiç de kolay değildi.

Türkiyeli Laz aydınları, işte bu şartlarda kitap üretmeye başlamak zorunda kaldı. Hem entelektüel birikimleri yoktu,  dolayısıyla da  hem de entelektüellerde olması gereken dayanışma duygusundan yoksundular.  Sınaya, yanıla yola koyuldular. Laz aydınlarının kolektif olarak ürettikleri ilk çalışma “Ogni Kültür Dergisi”dir. Yıl 1993’dür. Ardında diğer Kafkasyalılarla birlikte ürettikleri “Kafkasya Yazıları” geldi. “Mjora”, “Sima”, “Skani Nena”, “Tanura” , “Ağani Murutskhi” ve “Gazete Noğa”. Bu yayınlar Laz aydınlarının yayınladıkları Dergi ve gazetelerin adları. “Dutxa.com”, “Lazuri.com”, “Lazebura.com”, “Lazepe.com”, “Lazca.com”, “Kolkhoba.com”, “Gazetanoğa.com” ise internet üzerinden yayın yapan siteleri. Kuşkusuz Laz aydınlarının yazı ve makalelerine yer veren dost siteler de var: “Karalahana.com”, “ Gomanweb.org”, “Yusufbulut.com ilk akla gelenler.


            Lazlara, Laz dili ve kimliğine ilişkin makalelerimi diğer yazı ve haberleri yayınlayan dergileri de bu listeye eklemeliyim: “Yeni Kafkasya Gazetesi”, “Alaşara” , “Nart”, “Jineps”  “Çveneburi”. Kuşkusuz  “Birikim” , “Tarih ve Toplum”, “Sorun Polemik”  adlı periyodikleri de burada anmalıyım.

Laz aydınlarının çalışmaları da kitaplaştı. Önceleri bu çalışmalar büyük ölçüde “Çiviyazıları Yayınevi” ve “Sorun Yayınları”ndan çıkıyordu. Bu yayınevlerine “Kaldıraç Yayınları” ve “Kebikeç Yayınları” da eklenmeliyim. Kuşkusuz diğerleri de vardır.  Onlar da değerli çalışmalar yayınladılar. Artık Laz aydınlarının da yayınevleri var: “Lazika Yayın Kolektifi”, “Lazi Kültür Yayınları” ve “Laz Kültür Derneği Yayınları”.  Bu konuda İsmail Avcı, İrfan Çağatay ve Mehmetali Barış Beşli’nin yayın konusundaki üstün hizmetleri her türlü övgüyü değer.  

“Soğuk Savaş”ın bitimiyle başlayan bu yeni dönem, Laz dili ve kimliğini sahiplenen insanları ortaya çıkarmakla kalmadı. Bu insanların Lazca ve Lazlarla ilgili eserler ortaya çıkarmalarına da vesile oldu. Kuşkusuz bu yeni dönem, Laz kimliğinin Türkiye’de yaşaması için yeni kurumsal yapıların ortaya çıkmasına yol açacaktır.


Bu anlamda Laz aydınlarının yirmi yılı aşkın bir süredir azim ve kararlılıkla yürüttükleri bu kolektif çabalar yankı bulmuş ve dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın desteğiyle Lazca kısıtlı da olsa, devlet okullarında seçmeli ders haline gelebilmiştir. Kuşkusuz, Laz aydınlarının artarak yoğunlaşan bu çabaları Osmanlı ve Sovyet Laz aydınlarının  en eski dönem yayınlanmış çalışmalarına ulaşılmasını sağlamakla kalmayacak, “Lazca TRT/ TRT Lazuri” için  ciddî ve kalıcı adımlar atılması konusunda da itici bir güç olabilecektir. Ben inanıyorum ki, bütün bunlar  birkaç kişinin değil yine  bütün Laz aydınlarının ortak çabasıyla gerçekleşecektir.


Ali İhsan Aksamaz, 21 Mart 2015  

https://www.youtube.com/watch?v=jbZafHRAKto
https://shangulishialiihsanaksamaz.blogspot.com/2019/11/lazika-yayn-kollektifinin-kokteyli.html

“Romani nç̆aralobaşi irişen ʒ̆oxlemxtimu noʒ̆ile ren!”

      “Romani nç̆aralobaşi irişen ʒ̆oxlemxtimu noʒ̆ile ren!”     [ Goʒ̆otkvala : Ma A. Cengiz Bukeri doviçini dido ʒ̆anapeş ʒ̆oxle...