27 Kasım 2019 Çarşamba

Lazca’yı sahiplenme mücadelesi








Lazca’yı sahiplenme mücadelesi




Lazca, Ural- Altay veya Hint-Avrupa dil gruplarından bir dil değil. Megrelce ile birlikte “Güney Batı Kafkasya Dil Ailesi”nden. Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarında, yönetim Lazca’ya kısa bir süre sahip çıktı; Lazca anadil okulları bulunuyordu. Lazca’nın Türkiye’deki durumu ise kötüydü. Egemenlerin 1920’li yılların ikinci yarısından itibarenki politikaları sonucu, diğer anadillerinin bugünkü durumu ne ise, Lazca’nın da durumu odur.



1993 Kasım’ında “Ogni Dergisi”nin yayınlanmasıyla birlikte, Türkiye’de 1920’li yılların ikinci yarısından itibaren hayatın hemen hemen her alanında uygulanan inkâr-imha- asimilasyon politikalarından payına düşeni alan Lazca’nın makûs talihini yenmek için önemli adımlar atılmaya başlandı. Laz aydınları, asimilasyon politikalarına “dur” demeye başladı. Bu sahip çıkışta, Laz aydınlarının hiçbir kurumsal destekleri ve kaynakları yoktu. Çok da örgütlü değildiler. Üstelik Lazların Kafkasya’da özerk bir cumhuriyetleri veya özerk bir bölgeleri yoktu; “Kültürel Haklar”a da sahip değildiler. SB’de  yaklaşık 1925’in ikinci yarısından 1930’ların sonuna kadar “Kültürel Haklar”a sahip oldukları dönemde, Lazca anadil okullarında okutulan çoğu ders kitabına bile Türkiyeli Laz aydınları ancak 2012’de ulaşabildi.



1993’de, Laz aydınları; hiçbir destek görmeden ancak kendi fedakârlıklarıyla uzun bir yürüyüşe başladılar. Bu zaman dilimi içinde Lazca-Türkçe/ Türkçe- Lazca sözlükler hazırladılar ve yayınladılar. Lazca yemek kitabını, Lazca deneme kitabını, Lazca ilk romanı yayınladılar. Lazca şiir kitapları, masal kitapları da yayınladılar. Kültür ve tarihlerine ait konularda yine Lazca ağırlıklı kitaplar da çıktı. Dünya edebiyatının önemli çocuk klasiklerinden “Küçük Prens”i Lazca’ya çevirdiler ve yayınladılar. Lazca makaleler yazarak internet sitelerinde okuyucuyla buluşturdular. Kitap fuarına kendi adları ve bu kitaplarıyla katıldılar. Boğaziçi Üniversitesi’nde Lazca dersler vermeye başladılar. Çeşitli kuruluş, dernek ve  vakıflarda da Lazca dersler veriyorlar. Lazca şarkı söyleyen yerli ve yabancı sanatçı sayısı oldukça arttı. Onlarca Lazca kitap ve CD de yayınlanmayı bekliyor.


Türkiye ve Gürcistan’daki resmî ideoloji ve resmî tarih tezleri ve şizofren yaklaşımlı diğer tezler Lazcayı hep küçümsedi. Lazca’nın düşmanları yıllarca, Lazca’nın dil olmadığını, Lazca’nın alfabesi, yazısı ve edebiyatının olmadığı propagandasını yaptılar. Lazca’nın lehçeleri/ diyalektleri olduğu söylemlerini çok abartılı bir şekilde yaydılar. Kimi dönemlerde Lazca’nın konuşulmasını bile yasakladılar. Lazca yazılması ve yayınlamasını engellediler. Lazca’ya son nefesini verdirmek istediler. Böylece de Lazca’yı bugünkü haline getirmiş oldular ancak tamamen yok edemediler. Kimileri de kara propagandalardan etkilenerek ve cahilce ana-babaların çocuklarına Lazca’yı öğretmediklerini iddia ederek, Lazca’nın bugünkü durumundan ana-babaları suçlamaya kalkıştı. Bu kolaycı ve tehlikesizce bir suçlu bulma yoluydu. Oysa; sorumlu resmî ideoloji ve resmî tarih tezleriydi. Resmî ideoloji ve  resmî tarih tezlerinin günahlarını açığa vurmak, onlarla hesaplaşmak ve mücadele etmek cesaret istiyordu. Lazca’nın bugünkü durumundan sorumlu olan gelmiş-geçmiş siyasî iktidarlardır; onların temsilcisi oldukları kapitalizm ve işbirliği içinde olduğu emperyalizmdir. Emperyalizmi, kapitalizmi ve onların işbirlikçiliğini yapmış olan egemenlerin Lazca’ya da karşı uyguladıkları asimilasyoncu politikalarını ve oluşturduğu büyük korkuyu görmemezlikten gelerek, bunun yerine anne-babaları suçlamak dürüstçe bir tavır değildir. Hem eğer anne-babalar çocuklarına öğretmeseydi, bugün konuşanlar Lazca’yı nereden öğrendiler! Laz aydınları günümüzde Lazca konusundaki bütün gerçekleri biliyor. Üstelik arşivler de asla yalan söylemiyor.


Laz aydınlarının kimlik ve anadilleri için verdikleri mücadele kuşkusuz yine yeni meyvelerini de verecektir. Böylece de Lazca Türkiye’de Türkçe ile beraber; Gürcistan’da Gürcüce ile birlikte, Rusya Federasyonu’nda da Rusça ile birlikte yaşayacaktır. İlhan Baykan ile Murat Güven birer müzisyen ve Türk Sanat Müziği’nden çeşitli şarkıları Lazca’ya adapte de ediyor ve Karadeniz TV’de  hem çalıp hem söylüyorlar. Büyük bir ilgi ve beğeniyle izleniyorlar.  Ramazan Kosanoğlu ise, geçtiğimiz günlerde bir “Lazuri Navigasyon”  (“Lazca Navigasyon”)  hazırladı ve internet ortamında paylaştı. Bütün bunlar Lazca’nın sahipsiz olmadığı gösteriyor. Laz aydınları, yazarak-çizerek ve okuyarak böyle sahip çıktıkça Lazca gelişecek ve standart bir dil olma yoluna girecektir; ölmeyecek ve geleceğe taşınacaktır. Sözü “Lazuri Navigasyon” a bırakıyorum: “Maz’gvak’ale goytit: sağdan dönün; Namoxtaten svaşen:  geleceğiniz yerden; Goyktaten: Döneceksiniz; Nagamilen svaşa kogamaxtit: Çıkıştan ayrılınız; Gza nipşu: yol tıkandı; Oşkenda svaşa komoxtit: ortaya vardınız.”



Ali İhsan Aksamaz, Özgür Gündem Gazetesi,  03.12.2012



"TÜRKİYE'NİN ANADİLİ ZENGİNLİĞİ" / "TURKİAŞİ NANANENAŞ XAMPOBA"

   "TURKİAŞİ NANANENAŞ XAMPOBA" Baba çkimi Faik Aksamazis…   GOʒ̆OTKVALE Nananena, p̆olit̆ik̆uri var adamuri ar tema ren...