Lazlar hakkında bilgi edinmek isteyenlerin ilk
başvuracakları kaynaklar ansiklopedilerin ilgili maddeleri ve bazı kitapların
Lazlardan da bahseden bölümleridir. Gerek ansiklopediler gerekse kaynak olarak
ansiklopedileri alan kitapların, Lazlar hakkında bizlere vermeye çalıştıkları
bilgiler aydınlatıcı olmaktan çok uzaktır. Daha doğrusu yanıltıcı ve kafa
bulandırıcıdır. Lazlar hakkında ciddi araştırmalar yapılmamış olması; araştırma
ihtiyacının belirmemiş olması ansiklopedilere, kitaplara yansıyan eksik ve
yanlış bilgilerin zaman içinde meşruiyet kazanmasına, Lazlar hakkındaki eksik
ve yanlış bilgilerin doğru olarak kabul görmesine ve aktarılmasına neden
olmuştur.
“Bugün Trabzon’da antik kalıntı olarak bazı yerlerde
Helenistik devir özellikleri gösteren ve çoğu kısmı Bizans çağından kalma su
haricinde fazla bir şey sayılamaz. Trabzon içinde eski denilebilecek kalıntı
olarak ‘Küçük Ayasofya’ diye tanınan kilise ile şehirden çok uzakta Maçka
yakınındaki Sümela Manastırı gösterilebilir. Küçük Ayasofya’daki çalışmalar
sayılmazsa kazı ve araştırma yapılmamıştır.” (1) “Kılıç Kökten’in 1944-1954’te
yaptığı yoğun araştırmalara karşın, Rize ilindeki yazılı tarih öncesi
yerleşmeleri aydınlatacak herhangi bir bulguya rastlanılmamıştır. İÖ 2000’in
başlarında, Rize yöresinde tarım ve hayvancılıkla geçinen, toprağa bağlı kimim
topluluklar yaşıyordu. Ancak bu toplulukların varlığını kanıtlayan, yaşamlarına
ilişkin bilgi veren buluntular, doğrudan doğruya Rize yöresinde değil, komşu
Gürcistan Cumhuriyeti topraklarında ele geçmiştir…” (2) “Artvin ili sınırları
içinde yazılı tarih öncesini aydınlatacak araştırma yapılmamıştır…” (3)
“Türkiye’de, üniversitede ‘Tarih Enstitüsü’nün kuruluşu 1916’da İstanbul’da
başlarken, 1933 yılındaki ‘üniversite ıslahatı’na değin, burada ders veren
tarih hocalarımızın hiçbiri, herhangi bir üniversitede tarih tahsili görmemiş
ve tarihten doktora yapmamışlardı. (…) İlmi anlamda tarihin araştırılması,
Batılı müsteşriklerden sonra, Türkiye’mizde ancak 1933’ten sonra İstanbul
Edebiyat Fakültesi’ndeki Tarih Enstitüsü’nde (şimdiki Tarih Dalı’nda) ve
Ankara’da 1935’te açılan Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde başladı…” (4)
Yukarıdaki itiraf niteliğindeki alıntıları okuduktan,
Arkeoloji haritasından (5), Türkiye’de kazı yapılmayan tek bölgenin (güney)
Doğu Karadeniz Bölgesi olduğunu gördükten sonra, Türkiye’de hiç kimsenin bu
bölgenin tarihi, kültürleri ve insanları hakkında hiçbir bilgi vermeye, yazmaya
hakkı olmadığı düşünülebilir. Ancak aşağıdaki alıntılar bilek ya da bilmeyerek
okuyucuya yanlış bilgilerin, eksik bazı doğru bilgilerle ulaşmaya devam
ettiğini göstermektedir.
“…En eski Yunan müellifleri Lazlardan bahsetmemektedirler…”
(6) “…Diğer Kafkas halkları gibi, Lazların menşei konusunda da kesin bilgi
yoktur. Eski Yunan kaynaklarında onlardan söz edilmez. Tarihte adlarına,
Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarından itibaren rastlanır…” (7) “…Lazların eski
tarihleri, Kafkasya kavimlerinin isimlerinde umumiyetle hakim olan
katiyetsizlik yüzünden karışıktır. En eski Yunan müellifleri Lazlardan
bahsetmemektedirler…” (8) “Lazlara gelince; milattan önce yaşamış olan
tarihçilerin hiçbiri Doğu Karadeniz Bölgesindeki halklar arasında Lazlardan söz
etmediklerinden ve ancak miladın ilk yüzyılı içinde yaşayan tarihçiler
eserlerinde Lazların Trabzon’daki varlığından söz edilmekte olduğundan…” (9)
“…Lazların en eski tarihi çok karışıktır. Eski Yunan kaynaklarında onlardan söz
edilmez. Bu topluluğun adına tarih kaynaklarından ancak Hıristiyanlığın ilk
dönemlerinden başlayarak rastlanır. Ancak tarihleri hakkında derli toplu bilgi
verilmez…” (10) “…Doğu Karadeniz kıyıları ve iç bölgeleri muhtemelen Kafkasyalı
vahşi kabileler tarafından yurt tutulmuştu…” (11) “… Bir etnik birim olarak
Lazların ilk önce Plinius’un Naturalis Historia (MS 79-23/24) adlı yapıtında
söz edilmiştir…” (12) “Doğu Karadeniz’in tarihi MÖ 756 yılına kadar karanlık…”
(13)
Çeşitli ansiklopedi ve kitaplardan alınan yukarıdaki
alıntılar Lazlar hakkındaki yazıların, hangi amaçla yazılmış olurlarsa
olsunlar, okuyucuya verdiği ve kabul ettirdiği gözlenen en belirgin bilgi
şudur: “Lazlar milattan önce yeryüzünde yoktu…” Milattan önce Laz adına
rastlanılmamış olması, Yunanlı yazarların Lazlardan ancak milattan sonra
başlamak üzere eserlerinde bahsetmeleri, Laz olarak anılan insanların, bu adın
kullanılmasından ve eski Yunanlı yazarların eserlerine girmelerinden önce
yeryüzünde yaşamadıkları anlamına gelmez. Zaman zaman tarihi kaynaklarda Laz
göçlerinden (14) bahsedilmiş olması da Lazların (Güney) Doğu Karadeniz
Bölgesine sonradan geldikleri şeklinde bir anlam çıkarmayı da gerektirmez.
Lazlar, Laz adıyla tarihi kaynaklara geçmeden önce de sonra
da hem Türkiye Cumhuriyeti ve hem de Gürcistan Cumhuriyeti sınırları içinde
kalan Karadeniz kıyılarında yaşamışlar ve yaşamaya da devam etmektedirler.
Tarih içinde çeşitli adlarla anılmış ve anılmakta olsalar bile yaşadıkları
coğrafyanın otohtonlarıdırlar. Yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya tarih
içinde çok değişik nedenlerden kaynaklanan göçler görüldüyse de, bu göçler aynı
halkın yaşadığı yerlerde ve yerlere olmuştur.
Ord. Prof. Dr. Şemseddin Günaltay gibi, bazı bilim
adamlarımız (Güney) Doğu Karadeniz yöresi ve bu yörenin halkları hakkında
yabancı, dürüst kaynaklardan edindikleri bilgileri mantık süzgeçlerinden de
geçirerek ortaya birtakım bilgiler koymaya çalışmışlardır. Ş. Günaltay,
“Thermodon’un doğusunda garptan şarka doğru Halib (Chalybe)’ler, Tibaren’ler,
Mossinek (Mossineces)’ler, Makron (Macron) veya kocabaşlı insanlar
(Macrocephales) adlarındaki kavimlerin yaşadığını” (15) yazmaktadır. MÖ 63 (64)
yılında Amasya’da doğan ve dünya tarih çevrelerine temel başvuru kaynağı olan
17 kitapçık “Geopraphika” isimli eseri armağan eden Strabon da, Ş. Günaltay’ın
verdiği bu bilgiyi teyid etmektedir. (16) Ş. Günaltay, “Yunanlıların Makron
dedikleri kavmin yerli adının Tzan veya Sann olduğunun anlaşıldığını”
belirtmektedir. (17) Mahmut Goloğlu da, “Makranlar’la Çanlar aynı insanlardır”
(18) demektedir. Fahrettin Kırzıoğlu, “Tsanların, sonradan Laz diye tanınacak
kavmin ikiz boyu olduğunu” belirtme ihtiyacı duymaktadır. (19) Strabon’un
bizleri bilgilendirmesi de bu yöndedir. (20) The Cambridge Medieval History
adlı eser, 6. yüzyıl Bizans-Pers savaşlarını anlatırken “Lazi” ve “Tzani”
isimlerini ittifak içindeki iki ayrı, ancak birbirini tamamlayan bir güç olarak
belirtmektedir. (21) İslam Ansiklopedisi, “Gürcülerin Lazlara Ç’an dediklerini,
Ç’an kelimesinin muhtemelen Yunanca Sannoi/Tzannoi kelimelerinin aslı olduğunu,
Lazlar ile Ç’anlar arasındaki sıkı akrabalık bağlarına rağmen, birbirlerinden
ayrılmış göründüklerini” (22) yazmaktadır.
Özetle; tarihin çeşitli dönemlerinde ve çeşitli dillerde
Makron, Tçan, Tsan, Tzani, Ç’an, Chan, Zan, Sonnoi, Tsannoi, Lazi kelimeleriyle
adlandırılmış olan insanlarla Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı Müslüman Lazlar ve
Gürcistan Cumhuriyeti yurttaşı Müslüman Lazlar ve Hıristiyan Megreller aynı
kültürün insanlarıdır. (23)
Kaynaklar:
(1) Prof. Dr. Cevdet Bayburtluoğlu, Arkeoloji, TC Kültür ve
Turizm Bakanlığı, Ankara, 1982, S. 344
(2) Yurt Ansiklopedisi, Anadolu Yayıncılık, İstanbul,
1982-1983, Cilt 9, S. 6352
(3) Yurt
Ansiklopedisi, Anadolu Yayıncılık, İstanbul, 1982, Cilt 2, S. 899
(4) Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu, 1. Milletlerarası Türkoloji
Kongresi, İstanbul, (Tebliğler 1. Türk Tarihi, İstanbul, 1979) S. 155
(5) Türkiye Ansiklopedisi, Cumhuriyet Dönemi, İletişim
Yayınları, İstanbul, 1973, Cilt 7, S. 25
(6) V. Minorsky, İslam Ansiklopedisi, Maarif Basımevi,
İstanbul, 1957, Cilt 7, S. 25
(7) Meydan Büyük Lûgat ve Ansiklopedisi, Meydan Yayınevi,
İstanbul, 1985, Cilt 7, S. 852
(8) Dr. Tevkif Tarkan, Rize ve Hopa Yöresi Coğrafi Etüdü,
Atatürk Üniversitesi Yayınları 45 (27-35), Erzurum, 1973, S.24
(9) Mahmut Goloğlu, Anadolu’nun Milli Devleti Pontos, (50.
Yıl Armağanı), S. 101
(10) Türk Ansiklopedisi, Cilt 22, S. 498
(11) Andrew Mango, Discovering Turkey, B.T. Bastford Ltd,
Londra, 1973, S. 28
(12) Rudiger Bennighaus (Peter Alford Andrews, Türkiye’de
Etnik Gruplar, ANT, Tüm Zamanlar Yayıncılık, İstanbul, 1992, S. 312
(13) Hale Soysü, Kavimler Kapısı-1, Kaynak Yayınları,
İstanbul, 1992, S.17
(14) Türk Ansiklopedisi, Cilt 22, S. 498
(15) Ord. Prof. Dr. Şemseddin Günaltay, Yakın Şark 4,
1.Bölüm, Perslerden Romalılara Kadar, TTK Basımevi, Ankara, 1951, S. 25
(16) Strabon, Geographika (Coğrafya), Kitap 2. Bölüm 1-2-3,
İÜEF Yayınları (1437), 1969, S. 33
(17) Ş. Günaltay, age, S. 25
(18) M. Goloğlu, age, S. 97
(19) M. Fahrettin Kırzıoğlu, 7. Türk Tarih Kongresi, 2.
Seksiyon, Ankara, 1927, Cilt 1, S. 429
(20) Strabon, age, S. 33
(21) The Cambridge Medieval History, Cambridge, 1936, Cilt 2
(Bizans-Pers Savaşları)
(22) V. Minorsky, age, S. 27
(23) The News fron the Georgian Republic, Sayı 2, Stockholm,
Aralık, 1991, S. 11
Ali İhsan Aksamaz, Gündem Gazetesi, 19 Temmuz 1993
aksamaz@gmail.com