27 Kasım 2019 Çarşamba

YAŞADIKLARI COĞRAFYANIN OTOHTONLARI: LAZLAR









Lazlar hakkında bilgi edinmek isteyenlerin ilk başvuracakları kaynaklar ansiklopedilerin ilgili maddeleri ve bazı kitapların Lazlardan da bahseden bölümleridir. Gerek ansiklopediler gerekse kaynak olarak ansiklopedileri alan kitapların, Lazlar hakkında bizlere vermeye çalıştıkları bilgiler aydınlatıcı olmaktan çok uzaktır. Daha doğrusu yanıltıcı ve kafa bulandırıcıdır. Lazlar hakkında ciddi araştırmalar yapılmamış olması; araştırma ihtiyacının belirmemiş olması ansiklopedilere, kitaplara yansıyan eksik ve yanlış bilgilerin zaman içinde meşruiyet kazanmasına, Lazlar hakkındaki eksik ve yanlış bilgilerin doğru olarak kabul görmesine ve aktarılmasına neden olmuştur.

“Bugün Trabzon’da antik kalıntı olarak bazı yerlerde Helenistik devir özellikleri gösteren ve çoğu kısmı Bizans çağından kalma su haricinde fazla bir şey sayılamaz. Trabzon içinde eski denilebilecek kalıntı olarak ‘Küçük Ayasofya’ diye tanınan kilise ile şehirden çok uzakta Maçka yakınındaki Sümela Manastırı gösterilebilir. Küçük Ayasofya’daki çalışmalar sayılmazsa kazı ve araştırma yapılmamıştır.” (1) “Kılıç Kökten’in 1944-1954’te yaptığı yoğun araştırmalara karşın, Rize ilindeki yazılı tarih öncesi yerleşmeleri aydınlatacak herhangi bir bulguya rastlanılmamıştır. İÖ 2000’in başlarında, Rize yöresinde tarım ve hayvancılıkla geçinen, toprağa bağlı kimim topluluklar yaşıyordu. Ancak bu toplulukların varlığını kanıtlayan, yaşamlarına ilişkin bilgi veren buluntular, doğrudan doğruya Rize yöresinde değil, komşu Gürcistan Cumhuriyeti topraklarında ele geçmiştir…” (2) “Artvin ili sınırları içinde yazılı tarih öncesini aydınlatacak araştırma yapılmamıştır…” (3) “Türkiye’de, üniversitede ‘Tarih Enstitüsü’nün kuruluşu 1916’da İstanbul’da başlarken, 1933 yılındaki ‘üniversite ıslahatı’na değin, burada ders veren tarih hocalarımızın hiçbiri, herhangi bir üniversitede tarih tahsili görmemiş ve tarihten doktora yapmamışlardı. (…) İlmi anlamda tarihin araştırılması, Batılı müsteşriklerden sonra, Türkiye’mizde ancak 1933’ten sonra İstanbul Edebiyat Fakültesi’ndeki Tarih Enstitüsü’nde (şimdiki Tarih Dalı’nda) ve Ankara’da 1935’te açılan Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde başladı…” (4)

Yukarıdaki itiraf niteliğindeki alıntıları okuduktan, Arkeoloji haritasından (5), Türkiye’de kazı yapılmayan tek bölgenin (güney) Doğu Karadeniz Bölgesi olduğunu gördükten sonra, Türkiye’de hiç kimsenin bu bölgenin tarihi, kültürleri ve insanları hakkında hiçbir bilgi vermeye, yazmaya hakkı olmadığı düşünülebilir. Ancak aşağıdaki alıntılar bilek ya da bilmeyerek okuyucuya yanlış bilgilerin, eksik bazı doğru bilgilerle ulaşmaya devam ettiğini göstermektedir.

“…En eski Yunan müellifleri Lazlardan bahsetmemektedirler…” (6) “…Diğer Kafkas halkları gibi, Lazların menşei konusunda da kesin bilgi yoktur. Eski Yunan kaynaklarında onlardan söz edilmez. Tarihte adlarına, Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarından itibaren rastlanır…” (7) “…Lazların eski tarihleri, Kafkasya kavimlerinin isimlerinde umumiyetle hakim olan katiyetsizlik yüzünden karışıktır. En eski Yunan müellifleri Lazlardan bahsetmemektedirler…” (8) “Lazlara gelince; milattan önce yaşamış olan tarihçilerin hiçbiri Doğu Karadeniz Bölgesindeki halklar arasında Lazlardan söz etmediklerinden ve ancak miladın ilk yüzyılı içinde yaşayan tarihçiler eserlerinde Lazların Trabzon’daki varlığından söz edilmekte olduğundan…” (9) “…Lazların en eski tarihi çok karışıktır. Eski Yunan kaynaklarında onlardan söz edilmez. Bu topluluğun adına tarih kaynaklarından ancak Hıristiyanlığın ilk dönemlerinden başlayarak rastlanır. Ancak tarihleri hakkında derli toplu bilgi verilmez…” (10) “…Doğu Karadeniz kıyıları ve iç bölgeleri muhtemelen Kafkasyalı vahşi kabileler tarafından yurt tutulmuştu…” (11) “… Bir etnik birim olarak Lazların ilk önce Plinius’un Naturalis Historia (MS 79-23/24) adlı yapıtında söz edilmiştir…” (12) “Doğu Karadeniz’in tarihi MÖ 756 yılına kadar karanlık…” (13)

Çeşitli ansiklopedi ve kitaplardan alınan yukarıdaki alıntılar Lazlar hakkındaki yazıların, hangi amaçla yazılmış olurlarsa olsunlar, okuyucuya verdiği ve kabul ettirdiği gözlenen en belirgin bilgi şudur: “Lazlar milattan önce yeryüzünde yoktu…” Milattan önce Laz adına rastlanılmamış olması, Yunanlı yazarların Lazlardan ancak milattan sonra başlamak üzere eserlerinde bahsetmeleri, Laz olarak anılan insanların, bu adın kullanılmasından ve eski Yunanlı yazarların eserlerine girmelerinden önce yeryüzünde yaşamadıkları anlamına gelmez. Zaman zaman tarihi kaynaklarda Laz göçlerinden (14) bahsedilmiş olması da Lazların (Güney) Doğu Karadeniz Bölgesine sonradan geldikleri şeklinde bir anlam çıkarmayı da gerektirmez.

Lazlar, Laz adıyla tarihi kaynaklara geçmeden önce de sonra da hem Türkiye Cumhuriyeti ve hem de Gürcistan Cumhuriyeti sınırları içinde kalan Karadeniz kıyılarında yaşamışlar ve yaşamaya da devam etmektedirler. Tarih içinde çeşitli adlarla anılmış ve anılmakta olsalar bile yaşadıkları coğrafyanın otohtonlarıdırlar. Yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya tarih içinde çok değişik nedenlerden kaynaklanan göçler görüldüyse de, bu göçler aynı halkın yaşadığı yerlerde ve yerlere olmuştur.

Ord. Prof. Dr. Şemseddin Günaltay gibi, bazı bilim adamlarımız (Güney) Doğu Karadeniz yöresi ve bu yörenin halkları hakkında yabancı, dürüst kaynaklardan edindikleri bilgileri mantık süzgeçlerinden de geçirerek ortaya birtakım bilgiler koymaya çalışmışlardır. Ş. Günaltay, “Thermodon’un doğusunda garptan şarka doğru Halib (Chalybe)’ler, Tibaren’ler, Mossinek (Mossineces)’ler, Makron (Macron) veya kocabaşlı insanlar (Macrocephales) adlarındaki kavimlerin yaşadığını” (15) yazmaktadır. MÖ 63 (64) yılında Amasya’da doğan ve dünya tarih çevrelerine temel başvuru kaynağı olan 17 kitapçık “Geopraphika” isimli eseri armağan eden Strabon da, Ş. Günaltay’ın verdiği bu bilgiyi teyid etmektedir. (16) Ş. Günaltay, “Yunanlıların Makron dedikleri kavmin yerli adının Tzan veya Sann olduğunun anlaşıldığını” belirtmektedir. (17) Mahmut Goloğlu da, “Makranlar’la Çanlar aynı insanlardır” (18) demektedir. Fahrettin Kırzıoğlu, “Tsanların, sonradan Laz diye tanınacak kavmin ikiz boyu olduğunu” belirtme ihtiyacı duymaktadır. (19) Strabon’un bizleri bilgilendirmesi de bu yöndedir. (20) The Cambridge Medieval History adlı eser, 6. yüzyıl Bizans-Pers savaşlarını anlatırken “Lazi” ve “Tzani” isimlerini ittifak içindeki iki ayrı, ancak birbirini tamamlayan bir güç olarak belirtmektedir. (21) İslam Ansiklopedisi, “Gürcülerin Lazlara Ç’an dediklerini, Ç’an kelimesinin muhtemelen Yunanca Sannoi/Tzannoi kelimelerinin aslı olduğunu, Lazlar ile Ç’anlar arasındaki sıkı akrabalık bağlarına rağmen, birbirlerinden ayrılmış göründüklerini” (22) yazmaktadır.

Özetle; tarihin çeşitli dönemlerinde ve çeşitli dillerde Makron, Tçan, Tsan, Tzani, Ç’an, Chan, Zan, Sonnoi, Tsannoi, Lazi kelimeleriyle adlandırılmış olan insanlarla Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı Müslüman Lazlar ve Gürcistan Cumhuriyeti yurttaşı Müslüman Lazlar ve Hıristiyan Megreller aynı kültürün insanlarıdır. (23)




Kaynaklar:

(1) Prof. Dr. Cevdet Bayburtluoğlu, Arkeoloji, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 1982, S. 344
(2) Yurt Ansiklopedisi, Anadolu Yayıncılık, İstanbul, 1982-1983, Cilt 9, S. 6352
(3)  Yurt Ansiklopedisi, Anadolu Yayıncılık, İstanbul, 1982, Cilt 2, S. 899
(4) Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu, 1. Milletlerarası Türkoloji Kongresi, İstanbul, (Tebliğler 1. Türk Tarihi, İstanbul, 1979) S. 155
(5) Türkiye Ansiklopedisi, Cumhuriyet Dönemi, İletişim Yayınları, İstanbul, 1973, Cilt 7, S. 25
(6) V. Minorsky, İslam Ansiklopedisi, Maarif Basımevi, İstanbul, 1957, Cilt 7, S. 25
(7) Meydan Büyük Lûgat ve Ansiklopedisi, Meydan Yayınevi, İstanbul, 1985, Cilt 7, S. 852
(8) Dr. Tevkif Tarkan, Rize ve Hopa Yöresi Coğrafi Etüdü, Atatürk Üniversitesi Yayınları 45 (27-35), Erzurum, 1973, S.24
(9) Mahmut Goloğlu, Anadolu’nun Milli Devleti Pontos, (50. Yıl Armağanı), S. 101
(10) Türk Ansiklopedisi, Cilt 22, S. 498
(11) Andrew Mango, Discovering Turkey, B.T. Bastford Ltd, Londra, 1973, S. 28
(12) Rudiger Bennighaus (Peter Alford Andrews, Türkiye’de Etnik Gruplar, ANT, Tüm Zamanlar Yayıncılık, İstanbul, 1992, S. 312
(13) Hale Soysü, Kavimler Kapısı-1, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1992, S.17
(14) Türk Ansiklopedisi, Cilt 22, S. 498
(15) Ord. Prof. Dr. Şemseddin Günaltay, Yakın Şark 4, 1.Bölüm, Perslerden Romalılara Kadar, TTK Basımevi, Ankara, 1951, S. 25
(16) Strabon, Geographika (Coğrafya), Kitap 2. Bölüm 1-2-3, İÜEF Yayınları (1437), 1969, S. 33
(17) Ş. Günaltay, age, S. 25
(18) M. Goloğlu, age, S. 97
(19) M. Fahrettin Kırzıoğlu, 7. Türk Tarih Kongresi, 2. Seksiyon, Ankara, 1927, Cilt 1, S. 429
(20) Strabon, age, S. 33
(21) The Cambridge Medieval History, Cambridge, 1936, Cilt 2 (Bizans-Pers Savaşları)
(22) V. Minorsky, age, S. 27
(23) The News fron the Georgian Republic, Sayı 2, Stockholm, Aralık, 1991, S. 11



Ali İhsan Aksamaz, Gündem Gazetesi, 19 Temmuz 1993

aksamaz@gmail.com

“Romani nç̆aralobaşi irişen ʒ̆oxlemxtimu noʒ̆ile ren!”

      “Romani nç̆aralobaşi irişen ʒ̆oxlemxtimu noʒ̆ile ren!”     [ Goʒ̆otkvala : Ma A. Cengiz Bukeri doviçini dido ʒ̆anapeş ʒ̆oxle...