Yok Sayma ve/veya Kimlik Dayatma Üzerine/
“Yetersiz bir
Laz Kültürü Araştırması”
“6
Nisan 1997 tarihli Demokrasi gazetesinde M. Recai Özgün’ün Lazlar kitabını
eleştiren, “Yetersiz Bir Laz Kültürü Araştırması” başlıklı bir makale
yayımlandı. Başlık oldukça iri puntolarla verilmiş. Yazar Dr. E. Gürsel Ersoy,
makalesinin girişinde, ‘çalışmış’, ‘çalışılmış’ gibi ifadeleri kullanarak,
kitaba daha ilk başta önyargılı yaklaştığı izlenimini uyandırıyor.
Dr.
Ersoy, ‘Kitabın... kapsamlı çerçevesi ve tarihi arka planıyla Lazlar üzerine
iddialı bir araştırma girişimi izlenimi edinilse de özellikle tarihi
analizlerin, Goloğlu’nun Pontus çalışması ile birlikte dilimize çevrilmiş
birkaç esere ve ansiklopedik kaynaklara dayandığı hemen fark edilmektedir...’
diyor. M. Recai Özgün’ün, kitabında kaynakların fark edilmesi için akademik bir
çabanın gösterilmesi gerekmiyordu1.
Dr.
Ersoy, ‘... Belki yabancı dil sorunu gibi bir nedenle burada incelemeye
almadığı izlenimi edinilen önemli bazı araştırmacıların eksikliği bu bölümde
kendini bir hayli hissettiriyor...’ diye üzüntüsünü belirtiyor2.
Herhangi bir çalışmada ille yabancı dillerdeki veya Türkçe kaynaklardan
faydalanılacak gibi bir kayıt yoktur. Eğer faydalanılan kaynaklarda gerçek
olmayan tespitler varsa ve M. Recai Özgün de bunları kitabına dayanak yapmışsa,
bu belirtilebilirdi.
Dr.
Ersoy, W.D. Allen, A. Bryer, R. Beninghaus, M.Meeker, G. Dumézil, V.Minorsky
gibi yazarların adlarını sayarak, ‘... kitapta bu isimlere maalesef hiç
rastlamıyoruz’ diyor. Hangi kaynakların kullanıldığı değil, hangi sonuca
ulaşıldığı önemlidir.
Dr.
Ersoy, spota da çıkan cümlesinde şunları yazmış: ‘Tarihsel incelemelerde göze
çarpan eğilim ise Laz etnik merkezciliği izlenimi veren ve birçok ulus
milliyetçiliğinin temel zaaflarından birini oluşturan Lazların eski ve köklü,
yani kadim bir halk olduklarını gösterme çabasıdır...’ Demek istediği değil de,
başka bir anlam çıkıyor: Birçok ulus milliyetçiliğinin zaaflarından biri,
Lazların eski ve köklü, yani kadim bir halk olduklarını gösterme çabasıdır! Dr.
Ersoy şunu kastediyor olmalı: Birçok ulus devlet milliyetçiliğinin temel
zaaflarından biri, kendilerini eski ve köklü. Yani kadim gösterme eğilimidir.
Bu durum Lazlar kitabında da görülüyor! Bu iddiasını bizzat kendisi makalesinin
başında, 1.yüzyıl tarihçisi Pliyn (Plinius) ve R.Benninghaus’un adlarını
anmakla tekzip ediyor. Dr. Benninghaus’un yazdığını unutmuş gözüküyor3.
1.yüzyıldan günümüze kendisini taşıyan bir halk kadim değil midir?
Dr.
Ersoy, ‘...Anadolu’nun otokton halklarından olmadığı kesin olarak bilinen
Lazların bu topraklardaki varlığının belgelerle kanıtlanamadığını iddia etmekte
bir sakınca görmüyor. Lazların bugün tarihsel olarak topluca yaşadıkları yörede
otokton olmadıklarının kesinliğini vurgularken bunu hangi belgelerle
dayandırdığını kendi kendine soruyor mu? Devam ediyor: ‘... Kolhetiler4
içinde Lazların önemli/belirleyici bir halk oldukları savı da hayli desteksiz
kalıyor...’ Dr. Ersoy, bilmediği veya bilmek istemediği kaynakları yok sayma
gibi, günümüzde hayli yaygın olan bir entelektüel hastalığına tutulmuş
gözüküyor. Arrianus, Priskos, Procopius, Agathias, Menandros, Theophanes gibi
yazarların adlarını hiç duymamış gibi davranıyor. Bu yazarların Lazlardan,
Lazların komşuları ve Roma/Bizans ve Pers devletleriyle olan ilişkilerinden
ayrıntılarıyla bahsettiklerinden gerçekten haberi yok mu?
6.yüzyıl
tarihçisi Procopius, ‘Eskiden kullanılan Kolh adının, Laz adıyla yer
değiştirdiğini belirtirken, Agathifs, ‘Çok eski çağlarda Lazlara Kolh
dendiğini’ yazmamış mıydı?
Bir
halkın geçmişini ve yaşadığı coğrafyadaki varlığını yok sayarak adeta şovenizm
bayraktarlığı yaptığı izlenimi uyandıran Dr. Ersoy, kitapta ‘...ister istemez
kültürel şovenizm5 içeren ifadeler kullanıldığına da tanık
oluyormuş: ‘...Halbuki Lazların bugün olduğu kadar geçmişte de ne denli güçlü
bir asimilasyon sürecinden geçtiklerinin sorgulanması daha anlamlı’ olurmuş!6
Anlaşıldığı
kadarıyla Dr. Ersoy, kitapta yanlış olan (!) verileri ortaya koyarak eleştirmek
yerine, M.Recai Özgün’ün şahsında Lazların tarih ve kültürleriyle bir
hesaplaşmaya girişmiş.
Makalesinden7
şu sonuç çıkıyor: Lazlar, Anadolu’nun otokton halkı değildir; geçmişleri M.S.
79’dan daha eskiye gitmez; zaten asimile olmuşlardır! Gerçek böyle olsaydı, o
makaleyi yazması için neden kalmayacağını Dr. Ersoy çok iyi biliyor olmalıdır.”
Dipnotlar:
1.
Bkz. M.Recai. Özgün, Lazlar, s.189-203 (Çiviyazıları, İstanbul, 1996).
2.
Kitapta şu kaynaklardan da faydalanıldığı belirtilmektedir: Gerg Amıcba, Hayri
Ersoy (çev.), Ortaçağda Abhazlar, Lazlar, Nart Yayıncılık, İstanbul, 1993;
Muhammed Vanilişi-Ali Tandilava, Hayri Hayrioğlu (çev.), Lazlar’ın Tarihi, Ant
Yayınları, İstanbul, 1992. Peter Alford Andrews, Mustafa Küpüşoğlu (çev.),
Türkiye’de Etnik Gruplar, Ant Yayınları/Tümzamanlar yayıncılık, İstanbul, 1992,
W.E.D. Allen, A History of the Georgian People, London, 1932, Stefanos
Yerasimos Milliyetler ve Sınırlar-Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu, İletişim
Yayınları, İstanbul, 1994, Alexandre Tourmakine, Les Lazes en Turquie, Les
Editions ISIS, İstanbul, 1995.
Yabancı
kaynak tutkusuyla ilgili olarak bkz. Erhan G.Ersoy, Hemşinli etnik kimliğine
antropolojik bir bakış, Birikim, Sayı 71-72, Mart-Nisan 1995, s.142’deki 12
nolu dipnot ve s.143’teki kaynakça.
3.
Bkz. R.Benninghaus, Lazlar (P.A. Andrews, Türkiye’de Etnik Gruplar, s.312.)
4.
Kolhetiler değil, Kolhlar. Kolheti ise Kolhlar ülkesi anlamına gelmektedir.
Kolheti yönetim alanı, yaklaşık olarak günümüz Gagra sınırından başlamak üzere
Çoruh yatağına kadar olan bölgeyi kapsamaktaydı. Kolheti kültür alanı ise,
Kolheti yönetim alanı da dahil olmak üzere, güneyde Karadeniz’i izleyerek
Trabzon’a kadar uzanmaktaydı. (Bkz. Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar,
İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1993, Hayri Ersoy-Aysun Kamacı, Çerkes Tarihi,
Tümzamanlar Yayıncılık, İstanbul 1992, M.Vanilişi-A.Tandilava, Lazlar’ın
Tarihi, Fahrettin Çiloğlu, Gürcülerin Tarihi, Ant Yayınları, İstanbul, 1993,
Hans Vogt, Caucaian Languages, Collier’s Encyclopedia, Macmillan Educational
Company, New York, 1985, Michael Grant, Myths of the Romans and Greeks,
Wiedenfield and Nicolson, London, 1962, Neal Ascherson, Black Sea, Jonathan
Cape, London, 1995).
Kolheti
(Kolkhis) konusunda bir diğer yanılgı (!) için bkz. Ömer Asan, Karadeniz
Atmacaları Lazlar, Gezi Traveler, sayı 3, Aralık 1997.
5.
Dr.Ersoy, M.Recai Özgün’ün kitabında, komşu toplulukları yok sayan, aşağılayan,
kimlik dayatan bir ifade bulmuş mudur da, şovenizm suçlaması yapmaktadır?
Ayrıca kitapta, Lazlar dışında Hemşinliler’de, daha batıdaki eski Pontus
coğrafyasında ve Gürcüler’de görülen kimi ortak özellikleri tek bir kültüre mal
etme eğilimi görmüş müdür?
6.
Dr. Ersoy, şu tespiti görmezlikten geliyor: “... Lazlar, Anadolu’ya egemen
olmuş Osmanlılar’la bütünleşmiş yüzyıllar boyunca, egemen kültürün etkisinde
yaşamışlardır.” (M.R. Özgün, Lazlar, s.65). M.R. Özgün’ün çalışması en azından
Lazca’nın yok olmasını önlemeye yönelik çabaların bir halkası değil midir?
Yoksa Dr. Ersoy’un rahatsızlık duyduğu ama söyleyemediği bu konu mudur?
“...
Laz Dili üzerinde son zamanlarda yoğunlaşan tahribata da değinmek istiyoruz...
Türkiye’nin demokratikleşmesine paralel olarak, yerel diller üzerindeki baskıların
kaldırılması, kültürel desteklerin geliştirilmesi gereklidir. Dil eğitimine en
azından ilkokullarda ‘anadil’ eğitim statüsünde yer verilmesi, bu dilde eğitim
verecek olanların üniversitelerde yetiştirilmesi ve resmi radyo ve tv’lerde
haber ve eğitici yayınlara geçilmesi, isimleri değiştirilen yerleşim
birimlerine yeniden Lazca isimlerin verilmesi gereklidir.” (M.R.Özgün, a.g.k.,
s.124).
7.
Daha da ilginç olan Demokrasi Gazetesi’nin böyle bir makaleye kültür-sanat
sayfasında yer vermesidir.
Özgün
Gündem gazetesi de, benzer bir makaleyi yayımlamıştı (Bkz. Lazlar Çerkezler ve
Kürtler, 23.6.1992).