İlköğretim
Okullarında Lazca da Artık Seçmeli Ders
Geçtiğimiz günlerde oldukça sevindirici bir gelişme oldu.
Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu, kendisine sunulan Lazca
Müfredat Programını kabul etti; onayladı.
Bundan böyle, Lazca da seçmeli dersler arasında yer alacak. Bu gelişme,
Laz aydınlarının kimlik mücadelesindeki ilk önemli zaferleri. Hatırlanacağı
üzere, daha önce 2004’te TRT, Lazcayı tanımamış ve yayın yapmamıştı. Bu yöndeki
taleplere de kulağını, gözünü kapamıştı.
“Lazcanın
Seçmeli Ders” olması konusunda; olumlu veya olumsuz birçok şey söylenebilir.
Nitekim şimdilik kimse açıkça fikirlerini ifade etmek için makale yazmak
konusunda cesaret gösteremese de, sosyal medyaya yansıdığı kadarıyla bu konuda
birkaç görüş var.
Bir görüşe göre; emperyalizm
halkların mücadelesini bölmek için, Lazların ağzına bir parmak bal çalıyor. Bu
çok acımasız bir yaklaşım. Emperyalizm şimdiye kadar Lazların ağzına bal çalmadı
da şimdi mi çalışıyor?!
Bir başka görüşe göre; AKP,
oy hesabı yapıyor ve bu amaçla, bu “Lazca Seçmeli Ders” meselesini ortaya attı.
Kuşkusuz, bu yaklaşım da her olumlu gelişmeyi CHP yapamadı diye hayıflanan bir
kesimin görüşlerinin tezahüründen başka bir şey değil. Sırf
Lazca konusundaki bu olumlu gelişmeler AKP iktidarı döneminde oluyor
diye de karşı çıkanlar var. AKP, yapacağına hiç olmasaydı diye dizlerini
dövenleri anlamak mümkün değil. Yapılan bir iş iyi ise, iyidir. Kim yaparsa
yapsın. Bu olumlu bir gelişme.
Yine bir görüş; “Lazcanın
Seçmeli Ders” olmasının Lazcaya da Lazlara da hakaret olduğunu savunuyor.
Bunlara göre, Lazca anadilde öğretim olmalı. Bu talebe itiraz etmek mümkün
değil. Ancak somut şartlar bunu şimdilik bir talep olarak adlandırmayı imkânlı
kılıyor.Tabi bu talep dillendirilmeli ve gereği de yapılmalı. Gereği nedir?!
Lazca yazmak ve yayınlamak. Bu konudaki ciddiyet, taleplerin altını somut
olarak doldurmak ve gereğini yapmaktan; üretmekten geçiyor.
Bir diğer kemikleşmiş kesim
var ki; bunlar “Lazca”nın ve “Laz”ın “L”sini duymak istemiyor; bölücülük
sayıyor. Zaten bunlara söyleyecek söz yok.
Bir kesim; Laz Enstitüsü, bu
müfredatı bakanlığa sunduğu ve bakanlığın da bu müfredatı onayladığı için
kırgınlık, kıskançlık ve kızgınlık duyuyor. Nasıl oluyormuş da böyle olurmuş?!
Bu kesimin çocukluk gösterdiğine kuşku yok.
Evet; bu müfredat programını
Laz Enstitüsü hazırladı, bakanlığa sundu ve bakanlık da onayladı! Ancak bu işin
arkasında 20 yıllık bir birikim ve mücadele var. 20 yıllık acemi talimgâhı
örneği bir sürü tecrübe yaşanmış olmasına; kimi zamanlar ateş ve tekerlek
defalarca yeniden keşfedilmeye çalışıldıysa da, bütün bunlar bu müfredat
çalışmasının arkasındaki samimi çabalama, yazma ve çizmeyi önemsiz kılmaz. Bu
yönüyle Laz Enstitüsü’nün hazırlayıp sunduğu müfredat önemlidir. Bu müfredatı
izleyecek olan “Lazca Seçmeli Dersler” de öyle.
Boğaziçi Üniversitesi de bu
müfredat çalışmasında destek sunmuş. Bu konuda öncü rol oynayan ve kendisine
yapılan yapıcı eleştirileri dikkate alan İsmail Bucaklişi Avcı’nın da buradaki
rolünü bilmeli, adını anmalı ve kutlamalıyız. Kendisi aynı zamanda birkaç
yıldır Boğaziçi Üniversite’inde ek ders olarak Lazcayı da öğretiyor; Lazcayı
üniversiteye sokan kişidir. Lazca artık “kampüs Lazcası” olmaktan çıkıyor.
Bu başarıda sessiz
neferlerin veya hakk’a yürümüş birçok insanın da emeği ve teri var. Bu anlamda
Lazcanın dostu olan herkes şimdi Laz Enstitüsü’nün öncülük ettiği bu önemli
başarıyı sahiplenmeli; destek olmalıdır. Herkes üzerine düşeni bir imece
anlayışıla gerçekleştirmeli.
Bu
müfredatın kabul edilmesi gerçekten de önemli; bunun önemini kavramalı ve
bundan sonra da gereğini yapmalıyız. Şimdi yapılması gerekenler nedir?
Öncelikle ders kitaplarının hazırlanması konusunda, bu konuda çalışan,
çalışacak olanlar mutlaka söyleyecek sözü ve önerisi olanları dinlemeli ve
onlar da dikkate almalıdır. Böylesi bir tavır, yapılan işin daha fazla kişi
tarafından sahiplenilmesini sağlayacaktır.
Kitaplardan sonra bir başka
konu da velilerin Lazcayı seçemleri için dilekçe ile başvurmalarını
sağlamaktır. Bütün bunlar önemli. Ancak bütün bunlar Laz aydınlarının elele
vermesiyle daha kolay ve çabuk yapılabilecek işlerden.
Şimdi bu “Lazca Seçmeli
Dersleri” okullarda kimler verecek? Şu an şöyle bir düşünelim. Bugüne kadar
devlet bu dilleri yok saymış, AKP Hükümeti de 2004’te, TRT yayınlarında değil,
ancak bugün bugün Lazca’nın varlığını resmen kabul etmiş. Okul yok, kitap yok,
yetişmiş eleman yok. Bu iş nasıl olacak. Bu konuda pratik bir çözüm
üretilebilir. İlk akla gelen; bu konuda birkaç akademik yıldır Lazca öğretimi
konusunda bir tecrübesi olan Boğaziçi Üniversitesinin ile Millî Eğitim
Bakanlığı ile bir düzenleme yapmasıdır. Anadili Lazca olan İngilizce, Fransızca
ve Almanca dersi öğretmenlerinden istekli olanlar bir program çerçevesinde bir
aylık yoğun bir eğitim ve öğretimden sonra sertifikalarını da alarak pekâla
sınıflarda“Lazca Seçmeli Dersleri” sınıflarda verebilirler. Bu söylediğim
yabana atılmamalı. Üzerinde kafa yorulmalı.
Bilgi sahibi olmadan, fikir
sahibi olmanın sıkıntılarını bu ülkede yıllardır çekiyoruz. Bu konu “Lazca
Seçmeli Ders” konusuna da yansıyor. Sosyal medya üzerinden, konuyla ilgili veya
ilgisiz birçok kişi birkaç cümlelik fikirlerini yazıyor; işi slogana boğuyor.
Bu önemli gelişmeyi önemsizleştirmeye çalışıyor. Her fikir önemlidir. Ancak
konuya ve geçmişine ilişkin bilgileri olmayanların klavye şovalyeliğiyle akıl
vermeye çalışmaları kuşkusuz katkı değil moral bozucu bir faktördür.
Bugün Kürtçe, Çerkesçe,
Abhazca ve Lazca okullarda artık seçmeli ders. Bu yeter, yetmez. Herkes fikrini
beyan edebilir. Ancak bu fikir, bilgiye dayanmalıdr. Kürtçe’nin Kuzey Irak’ta
özerk bir siyasî yapısı vardır. Üstelik 1970’lerin başlarından beri Kürtçe
Irak’ta güvence altındaydılar. Daha Saddam zamanında bile kültürel hakları
vardı. Kürtçe güvence altındalar. Çerkeslerin Rusya Federasyonu’na bağlı çeşitli
Kuzey Kafkasya Cumhuriyetlerinde özerk yapıları vardır. Çerkesçe, buralarda
güvence altındadır. Hem de Sovyet yönetiminden bu yana. Abhazca, Abhazya’nın
resmî dili. Bugün pek çok ülke tarafından tanınmasa da Abhazya bir devlet.
Abhazca, bu devletin güvencesi altında. Üstelik Abhazca da Çerkesçe gibi
Sovyetler Birliği’nin ilk dönemlerinden beri güvence altında. Görüldüğü üzere
Kürtçe, Çerkesçe, Abhazca yurt dışında siyasî yapılara sahipler ve şu veya bu
şekilde güvence altındalar. Oralarda Radyo, televizyon yayınları var bu
dillerde. Okullarda yeterli- yetersiz bu diller kullanılıyor. Gelelim Lazcaya!
(İskender Tzitaşi önderliğinde kısa bir süre devam eden dar çerçeveli deneyimi
dışarda tutarsak) Lazcanın bugüne kadar resmen tanınmışlığı yoktu. Kurumsal
desteği yoktu. Hele hele, Lazcanın yurtdışında ne özerk cumhuriyeti ne de özerk
bölgesi vardı.
Lazca ile Kürtçe, Çerkesçe
ve Abhazca arasında, bu yukarıda belirttiğim fark konusunda bilgileri
olmayanların “Lazcanın Seçmeli Ders” olmasına çeşitli bahanelerle karşı çıkıp
önemsiz bir gelişmeymiş gibi göstermeleri, kendileri pek farkına varamasa da
cahilliklerinin net bir ifadesidir. Bunların Hopalı Faik Efendi’den de İskender
Tzitaşi’den de bihaber olmaları cehaletlerini daha da katmerlendiriyor. Sırf,
ben de adımı duyurayım, mantığıyla bu “Lazca Seçmeli Ders” başarısını
küçümseyenleri önce bu işlerin geçmişi ve verilen eserleri edinmeye, öğrenmeye,
bilgilenmeye davet ediyorum.
Okullara “Seçmeli Lazca
Ders” konulması, Hopalı Faik Efendi ve İskender Tzitaşi’nin başlattığı sürecin
tekrar işlerlik kazandığının da tescilidir. Yirminci yüzyılın ilk yıllarında
başlayan “Laz Rönesansı” kesintilere uğrasa da; Osman Topçuoğlu, Hasan
Helimişi, Safiye Topçuoğlu, Şehzat Ayartepe, Fahri Kahraman, Yamakoğlu Yüksel
Yılmaz, Mehmet Yavuz Türköz, M. Recai Özgün, Kazım Koyuncu, Nizamettin Alkumru,
Abaşişi Nurdoğan Demir gibi insanların
ve adsız neferlerin omuzunda bu günlere kadar hiç etkisini kaybetmemiştir.
Okullarda “Seçmeli Lazca
Ders” uygulaması, Laz aydınlarının ilk önemli zaferidir. Bu önemli başarıda
ötesinden berisinden desteği olan herkese ayırım gözetmeden müteşekkiriz.
Ali İhsan Aksamaz,
yusufbulut.com, 04.09.2013
Hiç yorum yok:
Yeni yorumlara izin verilmiyor.