Lazcanın
Küçümsenmemesi Gereken İlk Zaferi
Geçtiğimiz birkaç gün içinde çok önemli bir gelişme
yaşandı. Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu, Laz aydınlarının
sundukları “Lazca Seçmeli Ders Müfredat Programı”nı onayladı. Böylece Lazca da
2013- 2014 Eğitim ve Öğretim yılından itibaren ilköğretimde resmen seçmeli ders
haline geldi. Kürtçe, Abhazca ve Çerkesçe ile ilgili seçmeli ders uygulaması
geçen eğitim ve öğretim yılında başladı; kitapları basıldı; sınıfları
açıldı.“Lazca Müfredat Programı” o zaman henüz hazır olamadığı için “Lazca Anadil
Sınıfları” açılamamıştı.
Hatırlanacağı gibi geçen
eğitim ve öğretim yılında müfredat hazır olmamasına rağmen, birçok yerde
veliler, okul müdürlüklerine dilekçe vererek çocuklarının “Lazca Seçmeli dersi”
görmelerini talep etmişlerdi. Okul müdürlükleri ise, dilekçeleri geri çevirmiş
ve gerekçe olarak da “Lazca Müfredat Programı”nın bulunmadığını velilere birer
yazı ile bildirmişti.
Şimdi sıra Lazca ders
kitaplarının hızla hazırlanmasına ve velilerin de bu dersi seçmeli ders olarak
seçmelerine geldi. “Lazca Seçmeli Ders” konusunun kısaca geçmişi işte böyle.
M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış
olan şair ve İskenderiye Kütüphanesi
yöneticisi Apollonius, “Argovnatika” adlı eserinde “Altın Post”un ülkesi
Kolkheti’nin halkı ve dilinden de bahseder. İşte Lazca, bu Kolkheti’nin
dilidir. Kolkhların dilidir.
Gel gör ki, 4000 yıllık bir
geçmişe sahip olmasına rağmen, Lazcanın hiçbir resmî tanınmışlık ve korunması
yoktu. Kürtçe için Kuzey Irak, Abhazca İçin Abhazya, Çerkesçe için Rusya
Federasyonu’na bağlı kimi Kuzey Kafkas Cumhuriyetlerindeki özerk yapılar hem
resmî olarak bir tanınmışlığın hem de bu dil ve kimliklerin geleceğe
taşınmasının açık bir ifadesidir. Lazcanın bu imkânları yoktu. Lazca bugüne
kadar, “Soğuk Savaş sebebiyle” kapalı pazar ilişkilerinin hakim olduğu yörelerde
konuşulduğu için ayakta kalmayı başarabildi. Dünyanın tek bir pazar haline
geldiği ve kitle iletişim araçlarının böylesine geliştiği bu ortamda okulu,
kitabı, televizyonu ve radyosu olmayan hiçbir dilin yaşama şansı yoktur. Lazca
da öyle. Üstelik şu ana kadar Lazcanın hiçbir resmî tanınmışlığı ve
korunmuşluğu da bulunmuyordu. Bakanlığın “Lazca Müfredat Programı”nı kabul edip
onaylaması bu anlamda da oldukça önemlidir.
Devlet, artık Lazcayı
tanıyor. Bu, Lazcanın yukarıda belirtmeye çalıştığım kendi özel durumu
çerçevesinde önemli bir gelişme. Bu şartlar altında, “Seçmeli Lazca Ders
uygulaması” yeterli midir? Kuşkusuz ve kesinlikle hayır! Bundan sonra bütün Laz
aydınlarına büyük görevler düşmekte. Lazca yazmalılar. Lazca kitaplar
yayınlamalılar. Lazca belgesel ve çizgi filmler çekmeliler. Lazca atari
oyunları hazırlanmalı. Böylece bir Lazca iklimi oluşabilir. Kuşkusuz bundan
sonraki aşama Lazca anadilde eğitim ve öğrenim olmalıdır. Bütün bunlarla
parelel olarak TRT’nin Lazca da yayın yapması konusunda ciddî bir lobi
faaliyeti yürütülmesi gerekiyor. Aynı şekilde Lazca eski yer adlarının yeniden
resmî olarak kullanılması ve tabelalarda yer alması için de çaba gösterilmeli.
Başta Rize ve Artvin’de olmak üzere üniversitelerde Laz Dili ile ilgili çalışma
yapan birim ve kurumlar oluşturulmalıdır. Tarih kitap ve bunları kaynak alan
sitelerde Laz tarihine ilişkin yalan ve yanlış bilgiler silinmelidir.
“Lazca Seçmeli Ders”
konusunda günümüzün en temel konusu, bu derslerin hangi öğretmenler tarafından
nasıl okutulacağıdır. Şimdi bu konuya kafa yorulmalı. Veliler de, seçmeli ders
konusunda teşvik edilmelidir.
Hiç kuşku yok ki, “Lazca
Seçmeli Ders Müfredatı”nı uzun bir süreç ortaya çıkartmıştır. Bu anlamda bütün
Laz aydınları bu müfredatı birlikte hazırladı; ilmik ilmik ördü. Laz Enstitüsü
de bu müfredatı bakanlığa sundu. “Ogni Dergisi”nin yayınlanmaya başladığı
tarihten bu yana, 20 yıldır bu kimlik mücadelesinde teri ve tuzu bulunan
herkesin bu somut başarıda da payı vardır. Bu, Laz Kimlik mücadelesinin öncüsü
Osmanlı Lazları Halk önderi Hopalı Faik Efendi ve Sovyetler Birliği Laz
Okulları Müdürü ve halk önderi İskender Tzitaşi ve arkadaşlarının da
çizgilerinin doğruluğunun bir teyididir. Şimdi aramızda olmayan Şehzat
Ayartepe, Fahri Kahraman, Yamakoğlu Yüksel Yılmaz, Mehmet Yavuz Türköz, M.
Recai Özgün, Kazım Koyuncu, Nizamettin Alkumru, Abaşişi Nurdoğan Demir gibi, bu mücadelenin ilk akla gelenlerinin de
bu başarıda payı büyüktür.
Ali İhsan Aksamaz, 3. 9. 2013
aksamaz@gmail.com
https://shangulishialiihsanaksamaz.blogspot.com/2019/11/osmanlinin-son-donemindeki-siyasi-parti.html