27 Kasım 2019 Çarşamba

Lazcanın Küçümsenmemesi Gereken İlk Zaferi







Lazcanın Küçümsenmemesi Gereken İlk Zaferi



Geçtiğimiz birkaç gün içinde çok önemli bir gelişme yaşandı. Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu, Laz aydınlarının sundukları “Lazca Seçmeli Ders Müfredat Programı”nı onayladı. Böylece Lazca da 2013- 2014 Eğitim ve Öğretim yılından itibaren ilköğretimde resmen seçmeli ders haline geldi. Kürtçe, Abhazca ve Çerkesçe ile ilgili seçmeli ders uygulaması geçen eğitim ve öğretim yılında başladı; kitapları basıldı; sınıfları açıldı.“Lazca Müfredat Programı” o zaman henüz hazır olamadığı için “Lazca Anadil Sınıfları” açılamamıştı.

Hatırlanacağı gibi geçen eğitim ve öğretim yılında müfredat hazır olmamasına rağmen, birçok yerde veliler, okul müdürlüklerine dilekçe vererek çocuklarının “Lazca Seçmeli dersi” görmelerini talep etmişlerdi. Okul müdürlükleri ise, dilekçeleri geri çevirmiş ve gerekçe olarak da “Lazca Müfredat Programı”nın bulunmadığını velilere birer yazı ile bildirmişti.

Şimdi sıra Lazca ders kitaplarının hızla hazırlanmasına ve velilerin de bu dersi seçmeli ders olarak seçmelerine geldi. “Lazca Seçmeli Ders” konusunun kısaca geçmişi işte böyle.

M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış olan  şair ve İskenderiye Kütüphanesi yöneticisi Apollonius, “Argovnatika” adlı eserinde “Altın Post”un ülkesi Kolkheti’nin halkı ve dilinden de bahseder. İşte Lazca, bu Kolkheti’nin dilidir. Kolkhların dilidir.

Gel gör ki, 4000 yıllık bir geçmişe sahip olmasına rağmen, Lazcanın hiçbir resmî tanınmışlık ve korunması yoktu. Kürtçe için Kuzey Irak, Abhazca İçin Abhazya, Çerkesçe için Rusya Federasyonu’na bağlı kimi Kuzey Kafkas Cumhuriyetlerindeki özerk yapılar hem resmî olarak bir tanınmışlığın hem de bu dil ve kimliklerin geleceğe taşınmasının açık bir ifadesidir. Lazcanın bu imkânları yoktu. Lazca bugüne kadar, “Soğuk Savaş sebebiyle” kapalı pazar ilişkilerinin hakim olduğu yörelerde konuşulduğu için ayakta kalmayı başarabildi. Dünyanın tek bir pazar haline geldiği ve kitle iletişim araçlarının böylesine geliştiği bu ortamda okulu, kitabı, televizyonu ve radyosu olmayan hiçbir dilin yaşama şansı yoktur. Lazca da öyle. Üstelik şu ana kadar Lazcanın hiçbir resmî tanınmışlığı ve korunmuşluğu da bulunmuyordu. Bakanlığın “Lazca Müfredat Programı”nı kabul edip onaylaması bu anlamda da oldukça önemlidir.

Devlet, artık Lazcayı tanıyor. Bu, Lazcanın yukarıda belirtmeye çalıştığım kendi özel durumu çerçevesinde önemli bir gelişme. Bu şartlar altında, “Seçmeli Lazca Ders uygulaması” yeterli midir? Kuşkusuz ve kesinlikle hayır! Bundan sonra bütün Laz aydınlarına büyük görevler düşmekte. Lazca yazmalılar. Lazca kitaplar yayınlamalılar. Lazca belgesel ve çizgi filmler çekmeliler. Lazca atari oyunları hazırlanmalı. Böylece bir Lazca iklimi oluşabilir. Kuşkusuz bundan sonraki aşama Lazca anadilde eğitim ve öğrenim olmalıdır. Bütün bunlarla parelel olarak TRT’nin Lazca da yayın yapması konusunda ciddî bir lobi faaliyeti yürütülmesi gerekiyor. Aynı şekilde Lazca eski yer adlarının yeniden resmî olarak kullanılması ve tabelalarda yer alması için de çaba gösterilmeli. Başta Rize ve Artvin’de olmak üzere üniversitelerde Laz Dili ile ilgili çalışma yapan birim ve kurumlar oluşturulmalıdır. Tarih kitap ve bunları kaynak alan sitelerde Laz tarihine ilişkin yalan ve yanlış bilgiler silinmelidir.

“Lazca Seçmeli Ders” konusunda günümüzün en temel konusu, bu derslerin hangi öğretmenler tarafından nasıl okutulacağıdır. Şimdi bu konuya kafa yorulmalı. Veliler de, seçmeli ders konusunda teşvik edilmelidir.

Hiç kuşku yok ki, “Lazca Seçmeli Ders Müfredatı”nı uzun bir süreç ortaya çıkartmıştır. Bu anlamda bütün Laz aydınları bu müfredatı birlikte hazırladı; ilmik ilmik ördü. Laz Enstitüsü de bu müfredatı bakanlığa sundu. “Ogni Dergisi”nin yayınlanmaya başladığı tarihten bu yana, 20 yıldır bu kimlik mücadelesinde teri ve tuzu bulunan herkesin bu somut başarıda da payı vardır. Bu, Laz Kimlik mücadelesinin öncüsü Osmanlı Lazları Halk önderi Hopalı Faik Efendi ve Sovyetler Birliği Laz Okulları Müdürü ve halk önderi İskender Tzitaşi ve arkadaşlarının da çizgilerinin doğruluğunun bir teyididir. Şimdi aramızda olmayan Şehzat Ayartepe, Fahri Kahraman, Yamakoğlu Yüksel Yılmaz, Mehmet Yavuz Türköz, M. Recai Özgün, Kazım Koyuncu, Nizamettin Alkumru, Abaşişi Nurdoğan Demir  gibi, bu mücadelenin ilk akla gelenlerinin de bu başarıda payı büyüktür.


Ali İhsan Aksamaz, 3. 9. 2013



“Romani nç̆aralobaşi irişen ʒ̆oxlemxtimu noʒ̆ile ren!”

      “Romani nç̆aralobaşi irişen ʒ̆oxlemxtimu noʒ̆ile ren!”     [ Goʒ̆otkvala : Ma A. Cengiz Bukeri doviçini dido ʒ̆anapeş ʒ̆oxle...