25 Kasım 2019 Pazartesi

Bir Haberin Türkçesi






TRT'nin Lazca yayın yapmamasına Rize eski milletvekili Mehmet Bekâroğlu haklı olarak tepki gösterdi. Yaptığı basın açıklamasının ardından, Lazlar ve Lazca bir kez daha gündeme geldi. Bu konuyla bağlantılı son güncel gelişmelere değinmeden önce, Lazlar hakkında kısaca bilgi vermenin, faydalı olacağını düşünüyorum. Böylelikle TRT'nin Lazca yayın yapmayarak, bu dili konuşan insanlara nasıl bir haksızlıkta bulunduğu daha açık bir şekilde anlaşılacak.

Plinius ve Arrianus'tan günümüze

"Kolh"lardan, "Laz" adıyla ilk bahseden 1. yüzyıl tarihçisi Plinius oldu. 2. yüzyıl tarihçisi Arrianus zamanında Lazlar, (günümüzde Apkhazeti sınırları içinde kalan) Sokhumi'den başlamak üzere "Trabzon"a kadar olan bölgede yaşıyordu. Roma / Bizanslıların "Laz" dedikleri bu insanları Gürcüler ve Abhaz-Abazalar "Megrel" olarak adlandırır. Günümüzde ise, Türkiye ve Gürcüstan'da yaşayan ve Müslüman olanları "Laz", yalnızca Gürcüstan'da yaşayan ve Hıristiyan olanları ise "Megrel" adıyla özdeşleşti. Roma / Bizanslıların "Lazika" dedikleri krallıklarına Gürcüler ve Abhaz-Abazalar "Egrisi" der. Bu krallık, bugünkü Apkhazeti, Megrelya (Samegrelo), İmereti, Acara, Guria'yı içine alıyordu.
1461'e kadar "Trabzon Krallığı"nın yönetimi altındaki "Lazia Teması"nda yaşayan Lazlar, "Rum" yönetimiyle çatışma içindeydi. Bu durum, Lazları Osmanlıların "doğal" müttefiki haline getiriyordu. "Trabzon Krallığı"nın Osmanlıların eline geçmesinden sonra da Lazlar "özerklik"lerini koruyabildi ve yerel derebeylerinin yönetiminde yaşadılar. Bu "özerklik", görünürde Hıristiyan, özde Pagan olan Lazların, süreç içinde İslâmiyeti kabul etmelerinde kuşkusuz önemli bir faktör oldu.

Ortak Vatanı birlikte yarattık

Osmanlı yönetimindeki "Lazistan Sancağı"nda yaşayan Lazlar, 19. yüzyıldaki "Osmanlı-Rus Savaşları" ve I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti'ne tam bir bağlılık gösterdiler. Osmanlı Devleti'nin, Çarlık Rusyası karşısındaki her yenilgisi ve toprak kaybı, Lazları kitlesel göçlerle yüzyüze bıraktı. Marmara Bölgesi'ndeki günümüz "diaspora"sı, işte böyle oluştu. "1915"te ise, Çoruh vadisinde yaşayan 52,000 Müslüman Acar ve Laz'dan yalnızca 7,000'inin hayatta kalabilmesi nüfus kayıpları konusunda önemli bir örnek teşkil eder. 16 Mart 1921 tarihli Moskova Antlaşması sonucunda da aynı coğrafyadan "zorunlu" kitlesel kopuşlar yaşanacaktı. 

Lazların Kurtuluş Savaşı'na bağlılığı da tamdı. İşgal İstanbul'undaki yeraltı mukavemet faaliyetlerine aktif olarak gönüllü katılmaları, silah ve mühimmat temini ve bunların Anadolu'ya takalarla kaçırılmasında Lazların kan ve teri nasıl inkâr edilebilir ki?
Kurtuluş'tan sonra, Lazca'nın geliştirilerek gelecek kuşaklara kurumsal olarak aktarılması şöyle dursun, bazı dönemlerde konuşulmasının bile engellenmeye çalışıldığını biliyoruz. Yıllar sonra Türkiye'nin diğer anadilleri için tam bir umut doğdu derken, bu kez de TRT'nin haksızlığına uğranılıyor; Abazaca ve Gürcüce ile birlikte Lazca yayın da yapmıyor. Bu gelişmeler sırasında gözler, parlamento üyesi ve anadilleri Abazaca, Gürcüce veya Lazca olan veya en azından o anadillerini konuşan ailelerden gelen milletvekillerini arıyordu. Basına yansımasa da, yine de bu milletvekillerinin çeşitli teşebbüslerde bulundukları umut ediliyor!

"Lazca benim de anadilim!"

İşte tam da bu hayal kırıcı ortamda, Rize eski milletvekili Mehmet Bekâroğlu, bir basın açıklamasıyla yüreklere su serpti. 9 Haziran'daki açıklaması, gerektiği kadar etki yapmadı. Televizyon kanalları ilgi göstermedi, kendisiyle görüşmeler yapılmadı. Oysa; basın mensupları Bekâroğlu'nun bu açıklamasının ardından, kendisine en azından Lazca ve Gürcüce haberleri TRT'de kimin hazırlayıp sunacağı, bu konuda Gürcistan Cumhuriyeti'nde Gürcüce ve Lazca alanında yetişmiş dilbilimci, program yapımcıları ve spikerlerden nasıl faydalanılabileceği gibi konularda da sorular yöneltebilirlerdi.

Bekâroğlu'nun yaptığı haklı çıkışının, anadilleri Lazca olan diğer politikacılar tarafından da bir şekilde takip edilmesi söz konusu olabilirdi. Bu ise "bazıları" tarafından hoş karşılanmıyor, bunun önünün kesilmesi isteniyordu. Bir mesaj verilmeliydi! Bekâroğlu'nun açıklamasının hemen ardından, "Türkiye'nin diğer anadilleri"ne saygıyla yaklaştığı gözlenen bir gazetede (Milliyet), 13 Haziran 2004 tarihinde oldukça kısa, ancak "işin ehli" tarafından "özenle" hazırlanmış "Lazlar, özel yayına karşı" başlıklı bir "haber" yayınlandı. Bu "haber" ertesi günü, çok kötü bir Türkçe ile allanıp pullandırılmış olarak milliyetçi (Ortadoğu) bir gazetede de yayınlandı.

Lazca'nın, "93 Harbi"nden (1877- 78) sonra Akçakoca, Karamürsel, Sapanca, Düzce, Yalova vb. yerleşim birimlerinde oluşan "Laz diasporası"ında toplu olarak yaşayan yurttaşlar arasında da, ekonomik sebeplerden dolayı gerek Doğu Karadeniz Bölgesi'nden gerekse de belirtilen bu "diaspora"dan göç edip İstanbul gibi büyük şehirlerde dağınık olarak yaşayan yurttaşlar arasında da konuşulduğunu göz ardı eden bu "haber"in kim veya kimlerle konuşularak hazırlandığı belli değil! Bu "haber"i kimin yaptığı belli değil! "Haber"in "mahrec"i de belli değil! Hem bütün bunlar belli bile olsa, sayıları milyonla ifade edilen insanlar arasından, varsa bazı insanların Lazca yayına karşı olmaları, bütün Lazların tavrı gibi değerlendirilebilir mi? Hepsinden de önemlisi, yasaların tanıdığı bir hakkın, hak tanınanlardan bazılarına kullandırılmaması yönünde bir gazete kamuoyu oluşturulması için "haber" yapar mı? Böyle bir durumda yapılan iş gazetecilik olur mu?! "Uzman işi" bu "haber", söz konusu gazetenin bu konudaki çizgisine uymamasına rağmen, nasıl yayınlandı? Bu "haber"e göre, TRT'nin Lazca yayın yapması ayrımcılıkmış! Bu "haber", yalnızca bütün Lazlar, TRT'nin Lazca yayın yapmasına karşıymış gibi göstermekle kalmayıp, Lazları "Kürtçe" ve Çerkesçe yayınlara karşıymışlar gibi de gösteriyor. Böylelikle Kürt ve Çerkeslerle Lazlar arasına düşmanlık tohumları da saçılmak isteniyor. Böyle "haber" olur mu?

Lazca da Türkiye'nin dili

Bu "haber"in, Bekâroğlu'nun açıklamasının hemen ardından yayınlanması sebebiyle, ilk bakışta ona bir cevap olduğu değerlendirilebilse de, asıl hedef Lazca'dır. Bekâroğlu'nun açıklamasında Lazca'nın yanı sıra Gürcüce'yi sahiplenmesi de, "haber"i hazırlayanın hoşuna gitmiyor. İki kardeş dil, yani Lazca ve Gürcüce yanyana görülmek istenmiyor. Bekâroğlu'nun demokratik hakkını kullanmak için yaptığı açıklamanın ardından yayınlanan bu "haber", bu gerçeği bir kez daha açığa vurdu. Açıklamasının hemen ardından, önce Milliyet gazetesinde sonra da Ortadoğu gazetesinde çıkan bu "haber", Lazca'nın tutarlı savunuculara ve dostlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.

Ali İhsan Aksamaz, Radikal 2 Gazetesi, 4 Temmuz 2004 


“Romani nç̆aralobaşi irişen ʒ̆oxlemxtimu noʒ̆ile ren!”

      “Romani nç̆aralobaşi irişen ʒ̆oxlemxtimu noʒ̆ile ren!”     [ Goʒ̆otkvala : Ma A. Cengiz Bukeri doviçini dido ʒ̆anapeş ʒ̆oxle...