Geçen hafta içinde TRT yönetim
kurulu toplandı. TRT Genel Müdürünün toplantı sonrasında yaptığı açıklamalara
göre; TRT, Türkçe dışındaki “farklı dil ve lehçeler”de yayın hazırlıklarına
başlamış. Basında yer alan haber, TRT’nin “farklı dil ve lehçeler”de yayın
yapılabilmesi için gerekli altyapı çalışmalarının yürütülmesi konusunun TRT
yönetim kurulu toplantısında oybirliğiyle kararlaştırıldığını duyuruyordu. TRT,
Devlet İstatistik Enstitüsü'yle ortaklaşa çalışarak hangi “farklı dil ve
lehçeler”de yayın yapılacağına da karar verecekmiş. DİE, hangi “farklı dil ve lehçeler”in hangi
yörelerde kaç kişi tarafından konuşulduğunu TRT’ye bildirecekmiş.
DİE, TÜRKİYE’NİN DİLSEL ZENGİNLİĞİNİ
KABUL ETMİYOR Kİ …
TRT’nin, bilgisine başvurarak
yayınlara başlayacağını söylediği DİE, “1965 Nüfus Sayımı”nda, (ki konumuz
bakımından sonucu açıklanan son nüfus sayımdır) Türkiye’de konuşulan dilleri
şöyle sınıflandırıyor:
A.
Türkçe,
B.
“İslâm Azınlık Diller”i: Abazaca, Acemce, Arapça, Arnavutça, Boşnakça, Çerkezce,
Gürcüce, Kürtçe, Kırmanca, Kırdaşça, Lazca, Pomakça, Zazaca,
C.
“Diğer Azınlık Dilleri”: Ermenice, Yahudice, Rumca.
D.
“Anglo Sakson Dilleri”: Almanca, Flamanca, İngilizce,
E.
“Lâtin Dilleri”: Fransızca, İspanyolca, İtalyanca,
F.
“Slav Dilleri”: Bulgarca, Çekoslavakça, Hırvatça, İsveçce, Lehçe, Romence,
Rusça, Sırpça
G.
“Diğer Diller”: Bilinmeyen.
DİE’nin “İslâm Azınlık Dilleri”
olarak sınıflandırdığı dillerin dışında da anadillerinin bulunduğunu
belirtmeliyim. Türkiye’deki nüfus sayımlarında hiçbir zaman dikkate alınmayan,
daha doğru bir söyleyişle yok sayılan dillerden benim şu anda hatırladıklarım
şöyle: Pontusça, Hemşince, Ubıkhça, Vaynakhça (Çeçen-İnguşça), Asetince
(Osetçe), Avarca, Lezgice, Kumukça, Gazi Kumukça (Lakça), Dargice,
Karaçay(lı)-Balkarya(lı)ca, Uygurca, Tatarca, Kırgızca, Kazakça, Özbekçe,
Nogayca. Ayrıca aynı kaderi paylaşan Süryanice de unutulmamalı.
“Kürtçe” denilince, DİE’nin 1965’teki
“bilimsel” sınıflandırmasına göre, Kürtçe
mi, Kirmanca mı, Kırdaşça mı, Zazaca mı dikkate alınacak?
YA ERMENİCE, RUMCA VE “YAHUDİCE” VE
DE SÜRYANİCE?!
DİE’nin, “Diğer Azınlık Dilleri”
başlığı altında sınıflandırdığı dillerde de, yani Ermenice, Rumca ve
“Yahudice” radyo ve televizyon yayınları
TRT tarafından yapılacak mı? DİE’nin yine 1965’te “Yahudice” diye kastettiği
“Ladino” muydu, İbranice miydi? TRT,
yayınını hangi “Yahudice” ile yapacak?!
DİE’nin, özellikle Türkiye’nin diğer
anadilleri konusunda “bilimsel kıstaslar”a uygun olarak çalışmadığı ve
dolayısıyla da bu konudaki verilerinin sağlıklı olmadığı açık. TRT, bu DİE’nin
verilerine göre hareket ederek yayına başlayacak olursa, Türkiye’nin çoğu dili
yine yok sayılmış olmayacak mı?!
TRT’nin Türkiye’nin diğer
anadillerinde yapacağını söylediği televizyon ve radyo programlarının
sürelerinden önce, bu dillerin hangilerinin olacağı ve bu programları hangi
“yetişmiş personel”in hazırlayıp sunulacağı da ayrı bir sorun. Allah’a şükür ki
bir şansımız var! TRT, Hemşince için Ermenistanlı; Pontusça için Yunanlı;
Vaynakhça (Çeçen-İnguşça), Avarca, Lezgice, Kumukça, Gazi Kumukça (Lakça),
Dargice, Karaçay(lı)-Balkarya(lı)ca, Tatarca, Nogayca ve Çerkezce için Rusya
Federasyonundan; Kırgızca için Kırgızistanlı; Kazakça için Kazakistanlı;
Özbekçe için Özbekistanlı; Uygurca için Çinli; Pomakça için Bulgaristanlı;
Acemce için İranlı; Arapça için Suriyeli; Arnavutça için Arnavutluklu; Boşnakça
için Bosna-Hersekli; Kirmanca, Zazaca vb. için
yine Rusya Federasyonundan ve Gürcüce, Lazca, Osetçe ve Abazaca için
Gürcüstanlı dilbilimciler ve radyo ve televizyon programcıları istihdam ederek
bu sorunu kısa dönemde çözebilir. Diğer “sorunlu diller” için de bu kısa
dönemde benzer yollar izlenebilir.
SORUN EN BAŞTA ÇÖZÜLEBİLİRDİ
Günümüzde anadili sorununun bir
ayağı radyo ve televizyon yayınları ise diğer ayağı bu dillerin eğitim-
öğretimidir. Seksen yıl önce çözümlenebilecek bu anadili sorunu önce yok
sayılmış, sonra çözümü ertelenmiş, şimdi ise uygulamalardan anlaşıldığına göre,
“Avrupa Topluluğu”na hoş görünmek adına bazı ağızlara birer parmak bal
çalınarak geçiştirilmeye çalışılmaktadır.
Diğer yandan sorunun gerçek anlamda çözümü
yolunda adımlar atılabilmesi için, öncelikle bu anadillerle ilgili çalışmalar
yapan vakıf, dernek ve kişilerin katılacağı bir “Türkiye’nin Anadilleri
Kurultayı” düzenlenmelidir. Ardında da bu dillerle ilgili yerli ve yabancı
dilbilimci, eğitimci ve radyo ve televizyon yapımcısı ve sunucularından oluşan
bir “Anadillerini Planlama Kurumu” ihdâs edilmelidir. Bu çalışmaların her türlü
organizasyon ve finansmanı doğaldır ki, Hükümet tarafından karşılanmalıdır.
“TÜRKİYE’NİN ANADİLLERİNİ PLANLAMA
KURUMU”
Özetle; görüldüğü kadarıyla TRT,
Türkiye’nin anadil envanteri konusunda yetkin olmayan DİE’nin vereceği
“bilgiler”e itibar edecek ve bazı “dil ve lehçeler”de televizyon ve radyo yayınları yapacak. Bazı
diller yine yok sayılacak. Bu büyük bir haksızlıktır. İkinci bir engel, bu
radyo ve televizyon programlarını hazırlayacak ve sunacak personelle ilgilidir. Bu sorun bir
haftaya kalmadan, yukarıda belirttiğim ülkelerin bu alanda yetişmiş
personeliyle çözülebilir. Bir üçüncü konu, bu radyo ve televizyon yayınlarının
süresidir. Süre konusunda esnek olunmalıdır. Bir diğer konu yayınlanacak
programların içeriğiyle ilgilidir (bkz.: 25 Ocak 2004 tarih ve 25357 sayılı
yönetmelik).
Anadilde radyo ve televizyon
yayınları ve anadilde eğitim-öğretim ve/veya anadili eğitim-öğretimine ilişkin
bütün bu ve şu anda akla gelmeyen benzeri sorunlara ancak “Anadillerini
Planlama Kurumu” gibi demokratik yapılı bir kuruluş çözümler üretebilir. Ayrıca
Sovyetler Birliği ve “Avrupa Topluluğu”nun bu konudaki birikim ve uygulamaları
engin bir kaynaktır. Bunlardan da faydalanılmalıdır. Bu çalışmalara katılacak
kişilerin, her anadiline aynı mesafede duracak ve milliyeti değil, emek ve
yurttaşlık bağlarımızı ön plana çıkaracak tiynetteki kişilerden oluşması bir
diğer önemli noktadır.
Ali İhsan Aksamaz, BİRGÜN GAZETESİ,
8 Haziran 2004
aksamaz@gmail.com
https://shangulishialiihsanaksamaz.blogspot.com/2019/11/osmanlinin-son-donemindeki-siyasi-parti.html