16 Ekim 2019 Çarşamba

Yazılı Laz Edebiyatının Öncüsü İskender Tzitaşi Kimdi? Neden Öldürüldü?





(Ön Açıklama: Bu makale, eldeki kıt kaynaklar değerlendirilerek 2001 yılında kaleme alındı ve yayınlandı. Bu makale, İrfan Ç. Aleksiva Bey’in yayıma hazırladığı ve Laz Kültür Derneği Yayınları’ndan 2012 yılında çıkan  “ISQENDERI CHITAŞI- ÇQUNİ ÇHARA-  Albonişi Supara& Chitaşi’nin Diğer Yazıları” adlı kitaptaki yeni bilgiler dikkate alınarak okunmalıdır. Ali İhsan Aksamaz. 16 X 2019)


 +




Yazılı Laz Edebiyatının Öncüsü İskender Tzitaşi Kimdi? 
Neden Öldürüldü?



Gecikmiş ulus-devletleri ve bunların resmî tarih ve ideolojilerini yaratmanın doğal bir sonucu olarak bazı dil ve kimliklerin yok sayıldıkları ve yok edilmeye çalışıldığı süreç, 20. yüzyılda yalnızca kapitalist eksende yer alan ülkelerde değil, tutarsız bir “milliyetler politikası”nın1 uygulandığı Kafkasya'daki “sosyalist” birlik-cumhuriyetlerinde de tüm şiddetiyle yaşanmıştır. Ancak Sovyet yönetiminin 1930’lu yılların sonlarına kadar Kafkasya’da uyguladığı “milliyetler Politikası” olumlu ve olumsuz yönleriyle günümüzde de farklı anadillerini konuşan çeşitli etnik grupları bünyesinde barındıran ülkeler için önemli bir “örnek” oluşturur. Bu dönemde Kafkasya’da uygulanan “milliyetler politikası” kendi içinde bir bölgeden diğerine veya bir etnik gruptan diğerine yönelik tutarsızlıklar taşımasına rağmen,2 kendilerine ait anadilleri olan Kafkasya'nın sayıca daha az etnik gruplardan bazıları çeşitli temellerde3 “kültürel haklar”a kavuşmuştur.

Kafkasya’nın sayıca daha az etnik gruplarından bazılarının bu dönemde “kültürel haklar”a kavuşmasıyla birlikte, önceden yazılı olmayan veya az yazılmış olan anadilleri “resmi dil” statüsü kazandı ve yazılı edebiyatlarının temeli atılmış oldu.4 Abaza, Adığe, Abhaz, Çeçen, Laz, Oset vb. gibi sayıca daha az etnik grupların edebiyat öncülerinin adları da yine bu dönemde ön plana çıkmaya başladı. Abazaların Tobil Talustan’ı, Adığelerin Tembot Keraş’ı, Abhazların Dirmit (Gaç) Gulya’sı, Çeçenlerin Said Baduyev’i, Lazların İskender Tzitaşi’si, Osetlerin Kosta’sı ve diğerleri günümüzde edebiyatlarının kurucuları olarak kabul edilirler.

İskender Tzitaşi dışındaki bu edebiyat öncülerinin doğum-ölüm tarih ve yerleri, eserleri, bulundukları görevler hakkında bilgi edinmenin; fotoğraflarını, büstlerini görmenin; kendi adlarını taşıyan kurumları ziyaret etmenin; doğum-ölüm tarihlerinde yapılan anma toplantılarına katılmanın veya en azından mezarlarını ziyaret etmenin konuya ilgi duyan günümüz insanı için mümkün olduğu söylenebilir. Ancak İskender Tzitaşi için durum oldukça farklıdır.
Bu makaleyi kaleme aldığım tarih itibarıyla, Türkçe dışındaki dillerde doğrudan İskender Tzitaşi’nin kimliği, eserleri ve bulunduğu görevler hakkında yazılmış veya yayımlanmış makalelerin olup olmadığını bilemiyorum. Ancak, İskender Tzitaşi'nin adının geçtiği, eserleri ve bulunduğu görev hakkında kısaca bilgilerin verildiği Türkçe makalelerin geçmişi oldukça yenidir. Osman T̆amt̆ruli’nin 1991'de yayımlanan “Nananena” adlı Lazca ders kitabının Türkçe olarak da yayımlanan önsözünü, İskender Tzitaşi adından bahseden ve hakkında oldukça kısa bilgi veren ilk Türkçe metin olarak kabul etmek yanlış olmayacaktır. Bu önsözü, “Kaçkar Kültür Çevresi- Lazebura Çalışma Grubu” yazmış: “Sohum’da 1935 senesinde bir okul kitabı Laz dilinde yayınlanmıştır. Yazarı İskender Tzitaşi idi, Lazların büyük şairi ve bilim adamı. Stalin’in emri üzerine İskender 1938 yılında öldürülmüştür. Kısa bir süre sonra Laz halkı Sibirya’ya sürgün edilmiştir. Bununla kültür özgürlüğü gaddarca son bulmuştur ...”

“Lazebura Çalışma Grubu”nun önsözünde, “bir okul kitabı” olarak sözü edilen eser Alboni5’dir. 72 sayfadan oluşan bu kitap ilkokul birinci sınıf öğrencileri için hazırlanmış. Ön kapakta basıldığı yer ve tarih olarak “Abazastaniş Jumhuriyetişi gamamşqumala- Soxumi, 1935” ibaresi ve yazar olarak da İskender Tzitaşi’nin adı yer alıyor.6


Elimizde bulunan ve İskender Tzitaşi imzalı ikinci kitap ise “Ok’itxuşeni Supara” adını taşımaktadır. 85 sayfadan oluşan ve ilkokul ikinci sınıf öğrencileri için hazırlanmış bu kitabın ön kapağında da şu ibare yer alıyor: “Soxumi- Abazastanişi devletiş gamamşqumala – 1937”7

W. Feurstein’ın l994’te yayımlanan bir söyleşisinde de belirttiği gibi, İskender Tzitaşi 1930’lu yılların sonlarına kadar Gürcüstan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde öğretim veren Laz okullarının direktörüdür. Ancak İskender Tzitaşi adını çok daha önce, 1929’da Lazca olarak yayınlanmaya başlayan “Mç̆ita Muruntskhi”( Kızıl Yıldız)8 adlı gazetede “İskyander Tsitaşi” olarak görüyoruz. Bu gazetede coğabinameçams redak’tori (yani sorumlu redaktör) görevini üstlenmiş.9



Lazların Kültürel Hakları

Bütün bunlar, Lazların “kültürel haklar”ının ellerinden alınmasından önce İskender Tzitaşi’nin oldukça önemli bi mevkide bulunduğunu gözler önüne sermektedir. Ne zaman ve nerede çekildiğini bilemediğimiz ancak kendisine ait olduğu belirtilen bir de fotoğrafı elimizde bulunan10 İskender Tzitaşi’nin doğduğu yer, ailesi, öğrenimi, bulunduğu yerler ve üstlendiği diğer görevler vb. konularda elimizde somut bilgi ve belgeler (şimdilik) bulunmamaktadır.11 Bu konularda en sağlıklı bilgi ve belgeleri, şüphesiz bugüne kadar “bazı sebeplerden” dolayı suskun kalmayı tercih etmiş,  o dönem’in tanıkları verebilecek durumdadır.12

“'İskender Tzitaşi neden öldürüldü?” sorusu, “'İskender Tzitaşi kimdi?” sorusuna göre; kişinin, en azından ihtimalleri sıralayarak13 cevap arayabileceği bir durumdadır. Bu ihtimalleri burada sıralamak, Acaristanlı bir Lazdan yaklaşık dört yıl önce dinlediğim bir söylentiyi aktarmak isterim: “Sovyet yönetimi, “resmi dil” statüsündeki Lazcanın yazılmasında, Latin alfabesi yerine Kiril alfabesinin14 kullanılmaya başlanmasını emrediyor. İskender Tzitaşi buna muhalefet ediyor. Bunun üzerine Moskova‘dan gelen emirle 1938 veya 1939‘da Bakü’de öldürülüyor.” Bu söylentideki iddialarla, Lazebura’nın bu konuda yazdıklarının birbirlerini tamamlayarak örtüştüğünü görüyoruz. Yine de şu sorular cevapsız kalıyor: İddia edildiği gibi, eğer gerçek sorun İskender Tzitaşi’nin alfabe değişikliğine muhalefet etmiş olması idiyse, onu öldürmek yerine bu alfabe değişikliğine uyum sağlayacak bir kişi, neden onun görevine getirilmedi? Yine iddia edildiği gibi, alfabe değişikliğine bir kişinin muhalefet etmesi, bir etnik grubun “kültürel hakları”nın elinden alınması ve sürülmesi için haklı bir gerekçe olabilir miydi?15

Gerek İskender Tzitaşi’nin kimliği ve öldürülmesi gerek lazların “kültürel haklar”ının ellerinden alınmasıyla ilgili sorulabilecek bütün soruların cevabı, doğrudan değilse bile dolaylı olarak, Sovyet yönetiminin 1930’lu yılların sonlarından başlamak üzere Sovyetler Birliği’nin çözülüşüne kadar Kafkasya’da uyguladığı “milliyetler politikası”nın içinde saklıdır. Bu “yeni dönem”de Kafkasya’da uygulanan “milliyetler politikası”nın sonucunda Gürcüstan S. S. C.’e bağlı Özerk Acaristan ve Özerk Abhazya cumhuriyetlerinde yaşayan Lazların “kültürel haklar”ı ellerinden alındı ve yakın akrabaları Megreller16 ve Svanlar gibi nüfus kayıtlarına “Gürcü”/ “Kartveli” olarak geçirildiler.17 Yaratılan irili ufaklı resmî tarih ve ideolojilerle baskı altına alındılar. “Kültürel haklar”a sahip olduları dönem ve özellikle de İskander Tzitaşi‘nin kimliği ve öldürülme sebebi etrafında, bugün de devam eden bir sis perdesi, işte bu “yeni dönem”le birlikte oluşmaya başladı.18

Mç̆ita Muruntskhi (Kızıl Yıldız- 1929) adlı Lazca gazetenin ve sözü edilen iki Lazca ders kitabının (1935, 1937 ) yayınlandığı Sohumi’de, “Abhazya Parlamentosu”nun 1997’de kabul ettiği metin,19  yeni dönem”le birlikte Lazların insanî ve kültürel soykırıma uğratıldıklarına dikkat çekmesi bakımından oldukça önemlidir.

Bu yeni dönem, Stalin’in kendisini Kremlin’in tek galip aktörü olarak kabul ettirdiği yılllara da denk düşmektedir. Bu “yeni dönem”le, Stalin’in özellikle de sayıca daha az etnik gruplara yönelik olarak daha önce kafasında şekillendiridiği “milliyetler politikası”20 uygulamaya konuldu. Stalin, bu konudaki ipuçlarını daha 1913’te, “Marksizm ve Ulusal Sorun” başlıklı makalesinde veriyordu: ... yalnız şunun üzerinde durmak isteriz ki, genel olarak uygulanması olanaksız olan kültürel –ulusal özerklik, Kafkasya koşulları bakımından daha da anlamsız ve saçmadır. Nedeni şu: Kültürel – ulusal özerklik, azçok gelişmiş ulusların, kültürleri, edebiyatları gelişmiş ulusların mevcut olduğunu kabul eder. Bu koşullar olamayınca, bu özerklik, varlık nedenini yitirmiş olur. Oysa Kafkasya’da ilkel kültüre sahip, edebiyatı bulunmayan, ilkel bir dil konuşan ve üstelik bir geçiş halinde olan ve kısmen özümlenen, kısmen de kendileri gelişen bir sürü halk yaşamaktadır. Bunlara kültürel –ulusal özerklik nasıl uygulanabilir? Bu uluslara karşı nasıl davranılacaktır? Kültürel-ulusal özerklik ilkesi gereğince, bunları ayrı ayrı kültürel-ulusal birlikler içinde nasıl örgütlendireceğiz? Megrellere, Abazalara, Acarlara, Slavlara, Lezgilere ve benzerlerine karşı, ayrı ayrı diller konuşan, ama kendilerine özgü edebiyatları olmayan bu halklara nasıl davranılacaktır?(... ) Kafkasya’da ulusal sorun ancak geri kalmış ulusların daha yüksek genel bir kültür yoluna yöneltilmeleri koşuluyla çözülebilir...”21 



“Yeni Dönem” Ve Günümüzün “Etnik Çatışmalar”ı

Bu “yeni dönem”le birlikte, Stalin‘in kültür ve dillerini ilkel olarak nitelediği Kafkasya’nın sayıca daha az etnik grupları baskılara uğradı. Bu  milliyetler politikası Kafkasya’daki  milliyetler sorunu’nu, özellikle sayıca daha az etnik gruplar açısından çözememekle kalmamış, “sorun”u günümüze taşıyarak çeşitli güçlerin konuyu çeşitli şekil ve zeminlerde kullanabilecekleri bir mecraya sürüklemiştir.22

Günümüzde İskender Tzitaşi adının, Lazların kültürel haklara sahip oldukları dönemle, ölümünün de Lazların kültürel hakları’nın ellerinden alındıkları dönemle özdeşleşmiş olduğunu görüyoruz. İskender Tzitaşi adının ve bununla birlikte Sovyetler Birliği Lazları’nın bir zamanlar kültürel hakları'nın bulunduğunu Türkiye’de yeni duyuluyor olması, Sovyetler Birliği’nin Kafkasya’daki milliyetler politikası‘nın yeni mercek altına alınıyor olmasıyla ilişkilidir. “Milliyetler politikası”yla bağlantılı bu ve benzeri konuların Türkiye’de yakın zamana kadar tam bir bilinmezlik içinde olmasının sorumluları hiç şüphesiz “milliyetler sorunu”nun çözümünde, Kafkasya ve etnik grupları hakkında hiçbir bilgisi olmadan, Sovyet Yönetiminin uygulamalarını örnek olarak gösterenler ve çeşitli kisvelerde irili ufaklı resmî tarih de ideolojilerin aktarıcılığını yapanlardır. Ancak Sovyetler Birliği’nin çözülmesinden sonra sonra ortaya çıkan etnik çatışmalar, bir zamanlar kimileri tarafından örnek olarak gösterilen bu “milliyetler politikası”nın sorgulanmasını gündeme getirmiş bulunmaktadır.23

Kafkasya’daki birlik-cumhuriyetlerinde de yaşanan, yukarıda sözünü ettiğim bu “doğal sürec”in önyargılardan uzak irdelenmesi özellikle önümüzdeki dönemde Kafkasya’da yaşanması oldukça muhtemel etnik çatışmaların doğru olarak anlaşılmasına ve genelde de “milliyetler sorun”u  konusuna katkı sağlayacaktır. Böylelikle mezarının yeri bile bilinmeyen yazılı Laz edebiyatının öncüsü İskender Tzitaşi’nin itibarı resmî olarak değilse de vicdanlarda çok geç de olsa iade edilmiş olacaktır.


Dipnotlar:


(1). Bkz. Ali İhsan Aksamaz, “'Sovyetler Birliği’nin Milliyetler Politikası ve Kafkasya”, Tarih ve Toplum, sayı 199,Temmuz 2000.

(2). Bkz.: Ronald Wixman, Ali İhsan Aksamaz (çev), “Sovyetler Birliği Döneminde Kafkasya Halkları (1926, 1959 ve 1970 Nüfus Sayımları)”, Tarih ve Toplum, sayı 189, Eylül 1999.

(3). Bkz. Ali İhsan Aksamaz, a.g.m.

(4).  Ancak bu dillerin “ ... kullanımı ve gelişimi incelenmeli ve ölçülmelidir. Kuzey Kafkasya halklarının edebiyatlarının çoğu, Batılı manada edebiyat dili olarak gelişmekten uzaktır. Daha doğrusu, umumiyetle Rusça’dan basit politik propaganda tercümeleri veya Rus edebiyatından veya diğer dillerden tercümeleri ifade eder...” (Ronald Wixman, Ali İhsan Aksamaz (çev.),”Sovyetler Birliği’nde Etnik Kimlik”, Kafkasya Yazıları, sayı 7, Sonbahar 1999).

R. Wixman’ın 1980’deki bu tespitini, Abhazlar adına konuşan Erol Kılıç ve Esat Özen, “Abhazcanın bilim dili olarak yeterli olmadığını” belirterek teyîd ediyorlar.
(“Tsereteli’ye Yanıt”, İkibine Doğru, 21 Mayıs 1989, aktaran: Basında Çerkesler, Savsırıko- 1  İstanbul, 1993).

“Kültürel Haklar” verilen bazı sayıca daha az etnik grupların “resmi dil” statüsündeki anadillerini yetmiş yılda neden bilim dili olamadıkları üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Bu konularda bkz.: B. George Hewitt, Ali İhsan Aksamaz (çev.), “Güney Kafkasya ve  Megrel-Lazların Kültürel Hakları”, Birikim, sayı 85, Mayıs 1996; B. George Hewitt; Ali İhsan Aksamaz (çev.), “Diller Dağı Kafkasya”, Tarih ve Toplum, sayı 189, Eylül 1999.

(5). Tıpkıbasımını 1994’te İstanbul’da kendi imkânlarımla yaptırdığım Alboni‘yle ilgili traji–komik bir tanıklık için bkz.: Özcan Sapan, “Nena Putxun Mara Ç̆ara Doskidun” , Kafkasya Yazıları, sayı 5, Sonbahar 1998.

Lazlarla ilgili olarak bkz.: Ali İhsan Aksamaz, “Lazlar 1, 2, 3” , Tarih ve Toplum, sayı 185, 186, 187, Mayıs, Haziran, Temmuz 1999.


(6). Kitapta verilen künyede şu adları da görüyoruz: Nenagemqturu Redaktori KARALİŞİ (!) N.; texn.Redaktori PHİŞÇİKİ(Şİ) .; Nagamaşqumer CHİTAŞİ İ. (TZİTAŞİİ.) ; Masurete LUNEVSKİ .

(7). Kitapta verilen künyede şu adları da görüyoruz: Nena – genqturu M. Vanişi ; Texnikaşi redaktori do nagamoşqumers S. Qoseşi; Forma naren Pişiki.

(8).  Gazetede yazar olarak şu adları görüyoruz: Mçkhatura, Ziya Nuri, Matiatre, T.D., Tanura, Mamedi Vanilişi, Notsintskhali. Baskı yeri ile ilgili olarak da Kiril alfabesiyle şu ibare yer alıyor: SUKHUM, TİPO-LİTOGRAFİYA VSNİX İM. ZAK. NO. 526 – 50 Gd. 527.

(9). Bu gazetenin Kutsisi (!) kentinde Muhammed Vanilişi‘nin girişimi ile çıkarıldığı ve iki sayıdan sonra yayın hayatını sürdüremediği(!) de iddia edilmektedir.( Bkz.: Hayri Hayrioğlu, “Muhammed Vanilişi’yi yitirdik”, Çveneburi, sayı 28, Nisan-Haziran 1998).

(10). Wolfgang Feurstein‘in arşivinden alındığı belirtilen bu fotoğraf Mjora’nın birinci sayısında da (Kış 2000) yayınlanmıştır.

(11). “İskender Tzitaşi adı”nın “takma bir ad” olduğunu düşünüyorum. Ancak bu adın, Lazların kültürel haklara sahip oldukları dönemde “bir kişinin takma adı” mı? Yoksa birkaç kişinin “ortak bir adı” mı? olabileceği konusu üzerinde bir yorum yapmak istemiyorum. Eğer bu ad sürekli olarak bir kişi tarafından kullanılmışsa, bu kişi Mjora’da fotoğrafı yayınlanan kişi midir? Bu konuda gerçek ne olursa olsun, bu ad esas olarak Sovyetler Birliği Lazlarının kültürel haklara sahip oldukları dönemle özdeşleşmiş olması ve bu dönemi tescil etmesi bakımından önemlidir.

(12). Resmî tarih ve ideolojilerinin artık sorgulanabilir bir hale gelmesi bu ve benzeri konularda yeni bilgilerin ortaya çıkacağının işaretlerini vermektedir.

Sovyetler Birliği Lazlarıyla ilgili bir tespit oldukça önemlidir: “... Gürcüstan’ın Karadeniz sahiline yerleşmiş olan ... az sayıdaki aile, yok olan bir azınlık olarak kültürünü kaybetme
tehlikesiyle karşı karşıyadır. Çoğunlukla İslamiyeti seçmiş olmaları, İslam kültür topluluğunun bölgesini terketmeleri, komünist bir ülkenin tarafını tutmaları, Lazların Gürcüstan’ın dilini ve kültürünü benimseme ve bu kültüre uyum gösterme konusunda teşvik etmiş olmalı... “ (W. Feurstein, İbrahim Dipşov (çev.), “Laz Halk İnancında Germak’oçi”, Kafkasya Yazıları, sayı 2, Yaz 1997).

(13). Bkz.: Ali İhsan Aksamaz, “Bilinçli Olarak Geciktirilmiş Bir Değinme”, Tarih ve Toplum, sayı 161, Mayıs 1997.

(14).  Bkz.: Ali İhsan Aksamaz, “Sovyetler Birliği’nin Milliyetler Politikası ve Kafkasya”, Tarih ve Toplum, sayı 199, Temmuz 2000.

(15). Bu yeni dönemde birçok sayıca daha az etnik grup baskıya uğramıştır. Bkz.: B. George Hewitt,  Ali İhsan Aksamaz (çev.) “Çeçenler ve Komşuları”, Birikim, sayı 78, Ekim 1995.

(16).  Bkz.: Nugzar Dzhodzhua, Ali İhsan Aksamaz (çev.), “Ben bir Megrelim” Ogni Kültür Dergisi, sayı 6, Eylül- Ekim 1994; Tedo Sakhokia, Ali İhsan Aksamaz (çev.), “Megrel-Laz Kültüründe Akrabalık, Evlenme ve Cenaze”, Tarih ve Toplum, sayı 140, Ağustos 1995; R.Wixman, a.g.m.

(17). Lazların Türkiye dışındaki nüfus verileriyle ilgili de çelişkili bilgiler bulunmaktadır. Karşılaştırma için bkz.: Stefanos Yerasimos, Milliyetler ve Sınırlar s. 272, İletişim Yayınları, İstanbul, 1994; Yura G. Argun, Hayri Ersoy, Yalçın Karadaş (çev.), Abhazya’da Yaşam ve Kültür, s.24, Nart Yayıncılık, İstanbul, 1990; Radio Liberty (1990 ), Hayri Hayrioğlu (çev.), “Kazakistana Sürülen Lazlar”, Ogni Kültür Dergisi, sayı 1, Kasım 1993 .

(18). Bu “Milliyetler politikası”,  mikro-milliyetçi aktivistler aracılığıyla Türkiye’de etkisini hâlâ sürdürmektedir.

(19). Metnin tamamı için bkz.: “Abhazya Parlamentosu’nun açıklaması”, Kafkasya Yazıları, sayı 6, İlkbahar 1999.

(20).Sovyet Etnografi Teorisi” kaynağını Stalin’in Sosyal Demokrasi ve Milli Mesele adlı meşhur denemesinden alır... Sovyet Sosyal teorilerinin çoğu Lenin’den alınmakla birlikte, Lenin’in eserlerini milletin açık tarifini ve milletlerin gelişme kanunlarının somut bir ifadesini sunmadığını belirtkmek gerekir ... “ ( R. Wixman, a.g.m).

(21). J. Stalin, Muzaffer Erdost (çev.), Marksizm ve Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu, s. 61 Sol Yayınlar, Ankara, 1994.

(22). Bkz.: Cengiz Çandar, “Çeçen Eylemi mi, Türk Eylemi mi?”, Sabah, 18 Ocak 1996; Yrd. Doç. Dr. Nesrin Sarıahmetoğlu, “Hazar Petrol Boru Hattının Güzergahı ve Güvenliği Meselesine Bir Bakış”, Avrasya Etütleri, sayı 17, İlkbahar- Yaz 2000; Justin Burke, “Renegade Colonel Seeks Autonomy for Mingrelia”, J.Burke@sorosny org, 11.4.2000

(23).  Bkz.: Hüseyin Demirel, “Kafkasya’da Neler Oluyor?” Bir Adım, sayı 1, Haziran 1999.




Kaynaklar:

*Çetin Beslen, Çerkesler ve Avrasya Eylemi ,Yeni Kafkasya Yayınları, İstanbul, 1996.
*Hayri Ersoy, ... Çerkesler, Nart Yayıncılık, İstanbul, 1993.
*Mahmut Goloğlu, Demokrasiye Geçiş 1946–1950, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1982.
*Bedia Leba, “Halkbilimci W. Feurstein’la Söyleşi”, Ogni Kültür Dergisi, Sayı 5, Temmuz-Ağustos 1994.
*V.İ. Lenin, Muzaffer Erdost (çev.), Ulusların Kaderlerini Tayin Hakkı, Sol Yayınları, Ankara, 1992.
*V. İ. Lenin, Yurdakul Fincancı (çev.), Ulusal Sorun ve Ulusal Kurtuluş Savaşları, Sol Yayınları, Ankara, 1993.
*V. İ. Lenin, İsmail Yarkan, Süheyla Kaya, Saliha Kaya (çev.) , Ulusal ve Sömürgesel Ulusal Sorun Üzerine, İnter Yayınları, İstanbul, 1998.
*Osman T̆amt̆ruli, Nananena, Kaukasus–Verlag, Freudenstadt, Almanya, 1991.
*Fehime Yazıcı, “Gürcü Alfabesi ve Gürcü Edebiyatının Kaynakları ve Gürcüce’ye Akraba Dillerin Durumu”, Tarih ve Toplum, Sayı 199, Temmuz 2000.

(Ali İhsan Aksamaz, Yeni Kafkasya Gazetesi, Sayı 36 (1) Yıl: 9 Ağustos 2001)







"TÜRKİYE'NİN ANADİLİ ZENGİNLİĞİ" / "TURKİAŞİ NANANENAŞ XAMPOBA"

   "TURKİAŞİ NANANENAŞ XAMPOBA" Baba çkimi Faik Aksamazis…   GOʒ̆OTKVALE Nananena, p̆olit̆ik̆uri var adamuri ar tema ren...