‘Didamangisa’nın hatırlattıkları’
“Didamangisa,” genç yazar Murat
Ercan Murğulişi’nin geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yayınlanan ikinci Lazca
romanı. Yazarın 2011’de yayınlanan ilk Lazca romanı “Daçxuri” (Ateş) adını
taşıyordu. “Didamangisa” Türkçe’de ne anlama geliyor? 2007 yılında
Çiviyazıları’ndan çıkan Lazca-Türkçe sözlükten olduğu gibi aktarıyorum:
Didamangisa: Ekinlerin koruyucusu olduğuna inanılan imgesel bir varlık.
Mısırların çiçek verme zamanında bahçelerde dolaşır ve her bir mısıra sopasıyla
vurarak çiçek açmasına yardımcı olduğuna inanılır. Bu imgesel varlık, ‘bahçeye
girip ekinlere zarar veren çocuğun ayağına, hep yanında taşıdığı eğri sopayı
takarak yakalar ve toprağın içine çeker. Aksaçlı ve yaşlı bir
kocakarıdır”şeklinde de tarif edilir.” Esat Sarı ise, lazuri.com’a aynı yıl
yazdığı bir makalesinde benzer şeyleri söylüyor: “Didamangisa: Ekinlerin ve
bostanların koruyucu anası olarak bilinmektedir. Elinde demirden bastonu olan,
sırtı kambur, çirkin görünüşlü yaşlı kadın olarak tarif edilmektedir. Ekinlere
zarar verenleri, yaygın görüş olarak bostanlarda henüz yetişmemiş salatalıkları
koparan çocukları, elindeki bastonuyla çekip aldığı ve götürdüğü
anlatılmaktadır.
Bu anlatımlardan görüyoruz ki, imgesel de olsa Didamangisa ihtiyaç için üretim ve paylaşımla ilgili bir figür. Didamangisa, doğa ve insan dostu; adaletsizliklere karşı duruşun imgesel bir ifadesi. Vahşi kapitalizmin kurum ve kurallarıyla, kâr amacıyla doğaya ve insana saldırdığı, onları özlerinden uzaklaştırdığı bir dünyada yaşıyoruz. Kapitalizm herşeyi plastikleştiriyor ve naylonlaştırıyor. İnsan kendi kendisine, çevresine, doğaya yabancılaşıyor. Tam da böyle bir ortamda “Didamangisa” kavramı önem taşıyor. “Didamangisa,” insanın kendi kendisine, çevresine ve doğaya yabancılaşmasına karşıdır; kapitalizm öncesi üretim ilişkilerinde dayanışmayı da ifade eder. İşte bu anlamda Murat Murğulişi’nin bu Lazca romanının “Didamangisa” adını taşıması çok önemli. Bizim bildiğimiz “Didamangisa” anti emperyalisttir de. “Didamangisa”, yel değirmenlerine karşı savaş açan Don Kişot gibi fiziksel olarak gerçek, ama mücadelesinde hayalperest değil. “Didamangisa” hayali bir figür, ancak mücadelesinde ise gerçekçi; doğanın tahribine karşı, başkalarının haklarına saygı göstermeyenlere karşı acımasız.
Murat Ercan Murğulişi, “Didamangisa” adlı bu romanını kuşkusuz anti-emperyalizm ve anti- kapitalizm ve HES’lere karşı motiflerinden hareketle yazmamış. Ancak bu durum, onun romanının değerini azaltmıyor. Çünkü o Lazca bir roman yazmış ve romanına da hayalî de olsa, ancak doğa ve üretim düşmanı davranışlara karşı mücadele eden bir kahramanın Lazca adını vermiş: “Didamangisa.”
Lazca, benim anadilim değil, baba dilim. Lazca’yı ilk defa üç-dört yaşlarımda küçük bir çocukken duydum. Memlekete çok az da olsa bu gidiş- gelişlerimde de Lazca’ya olan ilgim biraz daha arttı. Lazca’yı konuşanları hayranlıkla dinledim; konuşmaya çalıştım. Lazcamı geliştirmeye çabaladım. 1980’lerin başında Antalya’daydım. Yabancı Diller Yüksek Okulu’nda okuyordum. Orada o zamanlar tanıdığım, uzaktan akrabamız da olan Nazife Hala’yı unutmuyorum. Lazca’yı çok akıcı bir şekilde konuşuyordu. Türkçe konuşmakta ise, çok zorlanıyordu. Sevimli bir Laz ninesiydi. Kendisinden de çok şey öğrendim. O zamanlar elimizde ne Lazca alfabe vardı ne de Lazca yazılmış metinler. Daha doğrusu; sonradan öğrendik, varmış ama bizlere ulaşamıyormuş: “Soğuk Savaş Yılları.” 1992’den itibaren Lazca’ya olan ilgim yeniden arttı.1930’lu yıllarda yayınlanmış çeşitli Lazca metinlere üç-beş sayfa teksir de olsa ulaşmaya başladım. 1984’de yayınlanmış “Fahri Lazoğlu Alfabesi” ve Lazca makaleleri Meriç Özeller adlı arkadaşım 1993’de bana ulaştırdı. Dünyalar benim oldu. Murat Ercan Murğulişi’nin “Didamangisa”sı işte bana bunları hatırlattı.
Bu anlatımlardan görüyoruz ki, imgesel de olsa Didamangisa ihtiyaç için üretim ve paylaşımla ilgili bir figür. Didamangisa, doğa ve insan dostu; adaletsizliklere karşı duruşun imgesel bir ifadesi. Vahşi kapitalizmin kurum ve kurallarıyla, kâr amacıyla doğaya ve insana saldırdığı, onları özlerinden uzaklaştırdığı bir dünyada yaşıyoruz. Kapitalizm herşeyi plastikleştiriyor ve naylonlaştırıyor. İnsan kendi kendisine, çevresine, doğaya yabancılaşıyor. Tam da böyle bir ortamda “Didamangisa” kavramı önem taşıyor. “Didamangisa,” insanın kendi kendisine, çevresine ve doğaya yabancılaşmasına karşıdır; kapitalizm öncesi üretim ilişkilerinde dayanışmayı da ifade eder. İşte bu anlamda Murat Murğulişi’nin bu Lazca romanının “Didamangisa” adını taşıması çok önemli. Bizim bildiğimiz “Didamangisa” anti emperyalisttir de. “Didamangisa”, yel değirmenlerine karşı savaş açan Don Kişot gibi fiziksel olarak gerçek, ama mücadelesinde hayalperest değil. “Didamangisa” hayali bir figür, ancak mücadelesinde ise gerçekçi; doğanın tahribine karşı, başkalarının haklarına saygı göstermeyenlere karşı acımasız.
Murat Ercan Murğulişi, “Didamangisa” adlı bu romanını kuşkusuz anti-emperyalizm ve anti- kapitalizm ve HES’lere karşı motiflerinden hareketle yazmamış. Ancak bu durum, onun romanının değerini azaltmıyor. Çünkü o Lazca bir roman yazmış ve romanına da hayalî de olsa, ancak doğa ve üretim düşmanı davranışlara karşı mücadele eden bir kahramanın Lazca adını vermiş: “Didamangisa.”
Lazca, benim anadilim değil, baba dilim. Lazca’yı ilk defa üç-dört yaşlarımda küçük bir çocukken duydum. Memlekete çok az da olsa bu gidiş- gelişlerimde de Lazca’ya olan ilgim biraz daha arttı. Lazca’yı konuşanları hayranlıkla dinledim; konuşmaya çalıştım. Lazcamı geliştirmeye çabaladım. 1980’lerin başında Antalya’daydım. Yabancı Diller Yüksek Okulu’nda okuyordum. Orada o zamanlar tanıdığım, uzaktan akrabamız da olan Nazife Hala’yı unutmuyorum. Lazca’yı çok akıcı bir şekilde konuşuyordu. Türkçe konuşmakta ise, çok zorlanıyordu. Sevimli bir Laz ninesiydi. Kendisinden de çok şey öğrendim. O zamanlar elimizde ne Lazca alfabe vardı ne de Lazca yazılmış metinler. Daha doğrusu; sonradan öğrendik, varmış ama bizlere ulaşamıyormuş: “Soğuk Savaş Yılları.” 1992’den itibaren Lazca’ya olan ilgim yeniden arttı.1930’lu yıllarda yayınlanmış çeşitli Lazca metinlere üç-beş sayfa teksir de olsa ulaşmaya başladım. 1984’de yayınlanmış “Fahri Lazoğlu Alfabesi” ve Lazca makaleleri Meriç Özeller adlı arkadaşım 1993’de bana ulaştırdı. Dünyalar benim oldu. Murat Ercan Murğulişi’nin “Didamangisa”sı işte bana bunları hatırlattı.
“Didamangisa” bir korku romanı. Oldukça kolay anlaşılır bir Lazca ile yayınlanan “Didamangisa”nın Lazca’larını geliştirmek isteyenler için önemli bir kaynak eser. Kitabı Lazika Yayın Kolektifi yayınladı. Kapak tasarımı Demirata’ya ait. İsmail Avcı Bucaklişi ve Osman Şafak Buyukluşi de kitabın yayınlanmasında katkılarını sunuyor.
Kitabı edinme adresi: Lazika Yayıncılık: Halitağa Caddesi No: 32, Kat 3 Kadıköy, İstanbul.
Ali İhsan Aksamaz, Özgür
Gündem Gazetesi, 11. 03. 2013